27 Mayıs 2013 Pazartesi

PAPA FRANCESCO’NUN SEÇİLMESİ ve VATİKAN


Papa 16. Benediktus, (Joseph Alois Ratzinger) 11 Şubat’ta sürpriz bir açıklama yaparak, 28 Şubat saat 20.00’de, kendi isteği ile görevden ayrılacağını şu sözlerle bildirdi: “Tanrının karşısında vicdanımla defalarca hesaplaştıktan sonra, ilerleyen yaşım nedeniyle gücümün bu görev için yeterli olmadığına emin oldum. İlerleyen yaşım nedeniyle kiliseye liderlik edecek gücüm kalmadı.” Bu açıklama başta Katolik Dünyası olmak üzere tüm Dünya’ya bomba gibi düştü. Papa, yaptığı yazılı açıklamasında; “Bugünün hızlı değişimler ve inanç dünyası ile yakından alakalı sorularla örülü dünyasında, kiliseyi yönetmenin hem fiziksel hem zihinsel kuvvet gerektirmektedir. Son birkaç aydır bu güçlerimi öylesine yitirdim ki bana emanet edilen görevleri layığıyla yerine getiremeyeceğime kanaat getirdim.” dedi ve ayrıca ilerleyen yaşı nedeniyle fiziki ve zihni melekelerinin zayıflamasını da ekleyerek bu kararı tamamen “özgür iradesiyle” aldığını açıkladı.
 
16. Benediktus, 2. Jean Paul'ün 2 Nisan 2005'teki vefatının ardından yapılan seçim (Konklav) sonucunda Katolik Âlemi’nin 265. Papası seçildi ve 19 Nisan 2005'te itibaren 7 yıl 10 ay 9 gün Papa olarak görevde kaldı. Seçildiğinde 78 yaşında olan 16. Benediktus, Katolik Kilisesi tarihinde seçilen en yaşlı papalar arasındaydı.

Papa 16. Benedikt nasıl hatırlanacak? 8 yıllık yönetiminin ardından nasıl bir miras bırakacak? Katoliklerin büyük kısmı, Papa16. Benedikt’in çok sayıda büyük sorunları halledemediğinden ötürü yeni gelecek papaya büyük bir yük bıraktığında hemfikir…

Kardinal Joseph Ratzinger Katolik Kilisesi’nin başına 2005’te seçilince kısa sürede muhafazakâr ve gelenekçi kişiliği ile ön plana çıktı. Bu eski teoloji profesörü, toplumun sekülerleşmesini ve görecelik kavramını eleştiriyordu. Bu tutuculuğu kendisine “Tanrı’nın Rotweiler”ı lakabının takılmasına neden oldu. Katolik Dünyası’nın son bin yıldaki ilk Alman asıllı papası, profesörlük kostümünü asla çıkarmadı ve akademisyenliğini hep ruhaniliğinin önünde tuttu. Bu durum 2006’da Vatikan’da derin bir krizin yaşanmasına yol açmıştır. Almanya’nın Regensburg Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında bir Bizans İmparatoru’ndan şu sözlerle alıntı yapması tepkileri üzerine çekmesine yol açtı:
 
Bana sadece Muhammed’in yeni ne getirdiğini göster. O gösterdiklerinde sadece kötülük ve insanlık dışı şeyler bulacaksın. Tıpkı kılıçla yayma emri verdiği, önerdiği inanç gibi.

Bu sözler Müslüman Dünyası’nda büyük bir tepki yarattı. Papa bu tepkinin ardından yanlış anlaşıldığından dolayı üzgün olduğunu açıklasa da Müslüman Dünyası bu fanatik papaya karşı hep temkinli oldu. Bu hatasını affettirmek için Türkiye ziyaretinde gezdiği Sultan Ahmet Camii mihrabında kıyama durarak dua etmesi ilişkilerin düzelmesine yetmedi. Birçok Müslüman ülkede bu hareketi bir show olarak telakki edildi.
 
Papa 16. Benedikt’in kızdırdığı tek toplum Müslümanlar değildi. Yahudilerin kutsal saydığı “Ağlama Duvarı”nı ziyaret etti ama öte yandan Nazilerin yaptığı Musevi katliamına tanrının sessiz kalmasını sorgulaması Yahudilerde şok etkisi yarattı. Zaten 14 yaşında Nazilerin gençlik kollarına katıldığı da bilinen bir gerçekti ama bunu hep aktif bir katılımcı olmadığı şeklinde telaffuz ederek yumuşatmaya çalıştı. Papa 16. Benedikt’in Yahudilerde yarattığı bir başka şok da daha önce Vatikan’ın aforoz ettiği 4 kökten dinci piskoposun kiliseye tekrar kabul edilmesi ile yaşandı. Zira bu dört piskopostan biri olan Richard Williamson, “Yahudi Soykırımı”nı inkâr eden ve gaz odalarının varlığını reddeden açıklamalarda bulunmuş bir piskopostu…

Papa hep statükonun korunması yönünde kararlar aldı. AIDS’e karşı savaşta, prezervatifin desteklenmesi konusunda hiçbir olumlu açıklamada bulunmadı. 2009’daki bir Afrika ziyaretinde “Prezervatif bir çözüm değildir. Prezervatif dağıtımı sorunların daha da artmasına yol açıyor.” şeklindeki açıklaması; AIDS’e karşı savaşan akademik çevrelerin ve sivil toplum örgütlerinin şimşeklerini üzerine çeken bir başka husus olmuştur.

Papa istifasını açıkladıktan sonraki gün 16. Bendiktus'un yıllardır kalbinde ritim düzenleyici taşıdığı açıklandı. Vatikan Sözcüsü Rahip Federico Lombardi, Papa'nın kalbindeki ritim düzenleyicisindeki pilin üç ay önce yapılan bir ameliyatla değiştirildiği yönünde İtalyan gazetelerinde çıkan haberleri doğruladı, fakat istifanın belli bir hastalık nedeniyle olmadığını açıkladı. 16. Benediktus'a görevden ayrıldıktan sonra “Emerit Papa” ya da “Emerit Roma Piskoposu” unvanıyla hitap edilmektedir.

Papa 16. Benediktus, 28 Şubat günü Vatikan'daki programını son olarak tamamlayarak yazlık ikametgâh olarak kullandığı, Castel Gandolfo'ya gitti. Saatler 20.00'yi gösterdiğinde, çanlar çaldı, Castel Gandolfo'daki yazlık Papalık ikametgâhında asılı olan Papalık bayrağı gönderden indirildi ve Papa'yı koruyan İsviçreli Muhafızlar nöbet tutmayı bıraktılar. İsviçreli Muhafızlar artık kendisi Papa olmadığı için Vatikan geleneğine göre 16. Benediktus’u korumayacaklardı…
 
Bir başka Vatikan geleneği de bir papanın ölümünün hemen ardından ya da çok az görünen bir papanın istifasının ardından Papalık mührü olan '”Balıkçı Yüzüğü”nün de imha edilmesiydi. Papa 16. Benediktus’un kendi isteğiyle görevine son verdiği saat 20.00'de yüzük görevliler tarafından imha edildi ve artık Papalık makamının boş olduğu anlamına gelen “Sede Vacante” ilan edildi. Bir papanın kendi isteği ile istifa etmesi ise çok az uygulanmış bir Vatikan geleneğidir ve bu suretle 598 yıl aradan sonra kendi isteği ile bir papanın görevden ayrılması tekrarlanmış oldu.

Hıristiyanlıkta diğer dinlerde olduğu gibi semboller vardır ve Papanın mührü olan bu yüzük, İncil’de de İsa’nın aç olan büyük bir topluluğu Celile’nin yanındaki Genaseret Gölü’nde tuttuğu balıklarla doyurduğunu anlatan bölümde şu sözlerle sembolize edilir: “Ve İsa Simun'a, ‘Korkma, bundan sonra insan avlayacaksın.” dedi.” (Luka 5:1-11)
 
Vatikan’ın Basın Sözcüsü Rahip Federico Lombardi, 28 Şubat'ta görevinden ayrılan Emerit Papa 16. Benediktus'un, istifa ettikten sonra ikamet ettiği Castel Gandolfo'daki yazlık Papalık sarayından daha önce belirttiği gibi, 2 Mayıs Perşembe günü Vatikan'a döneceğini, bundan sonra ise restore edilen Mater Ecclesia Manastırı'nda, kişisel yardımcısı Monsenyör Georg Gaenswein ile birlikte ikamet edeceğini açıkladı.

Papa 16. Benediktus, görevi süresi boyunca '”Vatileaks'” adlı köstebek skandalı ve Katolik Kilisesi’ndeki çocuk tacizi ile Vatikan Bankası’na yönelik kara para aklama ithamlarıyla mücadele etti. 16. Benediktus’un papalığı döneminde, Katolik Kilisesi'nin onlarca yıldır karşılaştığı en büyük fırtınalardan biri olan, rahiplerin çocuk tacizi skandalı da patlak vermiştir. 16. Benedict’in Papalık döneminde basına sızdırılan bazı gizli dosyalar neticesinde ortaya çıkan ”Vatileaks'” adlı köstebek skandalı ise Vatikan’ın gelenekçi yapısını ve kilisenin itibarını hayli sarsan bir başka olaydır.

Vatikan; içinde çok sayıda çekişmeyi barındıran bir kurumdur. Eşcinsel evliliklere karşı olan tutum, ötenazi hakkının kabul edilmesi ve kürtaj gibi konular Papa 16. Benedict ‘in başını ağrıtan temel hususlar olmuştur. Katolik Kilisesi’nin kurumsal yapısındaki temel gruplaşmalar ise “Liberaller” ve “Koyu Katolikler” arasında yaşanmaktadır. Bu gruplaşmaları sadece iki gruba ayırarak tanımlamak ise doğru bir tespit değildir. Zira Vatikan çok bilinmeyenli bir denklemdir…

İtalya’da yayınlanan Repubblica Gazetesi’nin iddiasına göre Papa 16. Benediktus, homoseksüellik, çocuk tacizleri ve yolsuzluklar gibi Vatikan’ın başını ağrıtan skandallardan dolayı makamını bırakmıştır. Gazetenin verdiği bilgilere göre Papa, 17 Aralıkta önemli kardinallerinin aleyhine bilgiler içeren büyük bir dosyayı teslim aldı. Bu bilgilerin doğrultusunda başkanlığını İspanyol Kardinal Julian Herans’ın üstlendiği özel bir komisyon kurdu ve bu bilgilerin doğruluğunu araştırtmaya başladı. Ancak bu komisyonun kurulması halkın gözünde bir anlam ifade etmedi. Zira Katolik Kilisesi’ndeki çocuk istismarı skandalına karşı Papa’nın takındığı pasif tavır; Papa’nın karnesinde olumsuz bir nottu. “Çocuklara bazı papaz ve din adamlarının yaptığı cinsel taciz yüzünden hepimizi saran utanç duygusunu dile getirmek istiyorum. Yaşananlardan dolayı çok üzgünüm.” Bu sözler 16. Benedikt’e ait ama bu sözlere başta İtalya olmak üzere halk itibar etmemiştir. Çünkü sokaktaki Katoliklere göre; 16. Benedikt bu söyleme benzer söylemlerle birçok kez bu taciz olaylarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi ama sorumluların ve işbirlikçilerin yargı önüne çıkmasına izin vermeyerek kilisenin itibarını korumuş olmadı, bilakis kilisenin itibarına zarar verdi.


Bir yandan İtalya’daki medya organlarının Katolik Kilisesi’nin üst görevlilerinde güçlü bir homoseksüel lobi olduğu iddiası kesinlikle reddedilirken öte yandan Vatikan Sözcüsü Rahip Federico Lombardi bu konuda açıklama yapmaktan kaçınarak, “Bu bilgiyi ne yorumlayacağım, ne kabul edeceğim ne de reddedeceğim.” şeklinde konuşması ise eleştirilen bir başka husustur.


2011 yılında, Almanya ve tüm Dünya, Katolik papazların çocuk tacizi skandallarıyla çalkalanırken Papa 16. Benedict kendi ülkesi Almanya’ya tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi ve parlamentoda bir konuşma yaptı. Papa Almanya ziyareti esnasında bu konuyla ilgili büyük üzüntü içinde olduğunu orada da yineledi ama Almanlar dâhil tüm Katolikler artık bu konuda somut adımlar bekliyorlardı. Katolik papazların çocuk tacizlerinin adeta bir kilise klasiği olmasından hoşnut değillerdi…

Papa 16. Benedict’in döneminde Katolik Kilisesi’nde yaşanan skandallar, Dünya genelinde Katolik Kilisesi’ne olan güvene büyük bir darbe indirmiş, yapılan bir araştırmaya göre sadece bir yıl içinde 150 bin kişinin Katolik Kilisesi ile olan ilişkisini kestiği görülmüştür. 24 Milyon Katolik bulunan Almanya’da ise kilise kurumlarında yaşanan çok sayıdaki çocuk tacizi nedeniyle halk galeyana gelmiştir.

İstifanın ardından eski papanın dahi yargılanabileceğine işaret eden çok sayıda uzman şu görüşü paylaştı: “Vatikan, mali iddialar ve diğer konularla ilgili olarak büyük zan altında. Belki de eski Papaya karşı bile yasal yaptırım söz konusu olabilir. Bu nedenle Papa; ülkesi Almanya’ya dönmek yerine Vatikan’da kalmaya devam edeceğini açıkladı. Çünkü Vatikan’da herhangi bir ceza kovuşturmasından kurtulmuş olacaktır.


Papa'nın biyografisini yazan Alman gazeteci Peter Seewald, son buluşmayı şöyle aktarmıştır:

Son buluşmamız Papalık Sarayı'nda oldu. Papa'nın vücudu adeta bir deri bir kemik kalmıştı. Terziler yeni kıyafet yetiştirmekte zorlanıyordu. İşitme güçlüğü çekiyor ve sol gözü artık tamamen görmüyordu. Daha sevimli, daha mütevazı ve daha hassas göründü gözüme. Hasta görünmüyordu ama bedenen ve ruhen yorgundu. Onu hiç böyle görmemiştim. 16. Benediktus, hiçbir zaman güç peşinde koşan bir adam olmadı, Vatikan'daki entrikaların içine girmedi. Gerçek bir teologdu ve bu yönüyle geçmişteki birçok Papa'dan ayrılıyordu. Tüm kitaplarını kurşun kalemiyle yazdı. Gücünün son damlalarını, İsa'ya ilişkin üçleme kitabının sonuncusunu bitirmek için harcadı. Zaten bana da, umutsuz gözlerle bakarak, 'Bu benim son kitabım olacak' dedi.

Seewald, 16. Benediktus'un, “Ben artık yaşlı bir adamım. Papalığımdan çok fazla beklenti olduğunu sanmıyorum. Bugüne kadar yaptıklarımın yeterli olduğunu düşünüyorum.” dediğini ve haftalar önce görevi bırakma sinyallerini zaten vermiş olduğunu da belirtti.

Seewald, ayrıca Vatikan'da yeri yerinden oynatan ve kamuoyunda “Vatileaks” olarak bilinen, Baş Uşak Paolo Gabriele'nin özel belgeleri dışarıya sızdırmasına ilişkin olayı da değerlendirdiklerini söyleyerek, “Papa bana, bu olayın ardından, ne bir çeşit çaresizliğe düştüğünü ne de evrensel bir acı yaşadığını söyledi. Sadece bir anlam veremediğini belirtti.” dedi.

Papa 16. Benediktus'un istifa kararı ABD vatandaşları arasında da şaşkınlıkla karşılandı. Sokaktaki Amerikalının genel beklentisi genç bir Papa seçilmesi ve uzun süre görevde kalması şeklindeydi.

New York'ta, Papa'nın istifa kararına ilişkin röportaj yapan Anadolu Ajansı muhabiri şöyle yanıtlar aldı:

Görünen o ki, seçilecek kişi 71 yaşında olacak. Muhtemelen aynı süreçten 5 yıl veya daha bir kısa süre sonra yeniden Papa seçeceğiz. Bence 45-50 yaşlarında birisine ihtiyaç var.

"Sanırım herkes için sürpriz oldu. Uzun süredir hiçbir papa istifa etmemişti. Yeni Papa olarak kesinlikle daha genç birini görmek istiyoruz.

Ben Katolik değilim ama bu konuda ilk yapılması gerekenin daha genç birini seçmek olduğunu düşünüyorum. Arkasından gelenlere yol açmasını destekliyorum.

Yeni papanın “siyah” olması gerektiğini düşünen bir Amerikalının görüşleri ise şöyleydi: “Çünkü bu çok güzel bir değişiklik olur. Aynı ABD'nin ilk siyah başkanı gibi olur. Daha önce siyahlara yönelik çok haksızlıklar yapıldı. Şimdi önemli görevlere atanmaları onlara gösterilen saygıyı ifade eder.

Vatikan'da mevcut yasalar, makamın boş olduğunun ilanını (Sede Vacante) takip eden 15. günde, yeni Papa seçimi için Kardinaller Meclisi'nin toplanmasını öngörmektedir. Bu 15 günlük süre bir önceki Papa'nın cenaze töreni ve kardinallerin papalık seçimi için Roma'ya ulaşmaları için kabul edilmiş bir kuraldır. Vatikan Apostolik Kütüphanesi Başkan Yardımcısı Dr. Ambrogio Piazzoni seçimle ilgili verdiği brifingde, “Eğer Papa 16. Benediktus, 28 Şubat saat 19.59'da yeni kurallara karar verirse bu ilk Konklav'da uygulanır.” diyerek, 28 Şubat Perşembe günü yerel saatle 20.00'de görevinden ayrılacak Papa'nın son anda dahi olsa papalık seçimine müdahalede bulunma hakkının olduğuna işaret ederek şu sözleri söyledi: “Roma'da hazır bulunan kardinaller, 15 gün boyunca diğer kardinallerin Roma'ya ulaşmasını beklerler. Bu şu anlama gelebilir ki eğer diğer kardinaller de Roma'da ise beklemeye lüzum yoktur. Seçim gelenek olduğu gibi Vatikan’daki tarihi Sistine Şapeli’nde yapılacaktır.

İstifanın ardından papalık seçiminin yapılacağı Sistine Şapeli’nde hummalı bir hazırlık başladı. Yeni papayı belirleyecek olan Kardinaller Meclisi üyesi din adamlarına ev sahipliği yapacak tarihi Şapel, bu süreçte neredeyse baştan aşağı yenilendi. Papa 16 Benediktus ise halefinin seçilmesi sürecine müdahale etmeyeceğini, ancak ihtiyaç olması durumunda destek olacağını açıkladı.

Yeni papada deneyim, Avrupa'ya yakınlık ve İtalyanca bilgisi gibi koşullar aranması beklenirken, bazıları da yeni papanın Katolik Kilisesi'nin en çok büyüme gösterdiği bölgelerden çıkması gerektiğini savundular. Bugün Dünya’daki Katolik nüfus 1,2 milyar ve bunların yüzde 42'si Latin Amerika'da bulunuyor. Bundan önceki son papa istifası ise 1415'te Papa 12. Gregory'nin istifasıdır. Normal koşullarda bir papalık yalnızca ölüm ve göreve mani ağır hastalık koşullarında sona eriyor.

Vatikan geleneklerine göre Papanın vefatıyla o papanın getirmiş olduğu gelenekler yeni seçilen Papa ile birlikte değişir ve “Papalık” kavramı, merkeziyetçi yapı gereği yeni bir karakter üzerinde vuku bulur. Çünkü Katoliklikte “Papist” (Papacı) yaklaşıma göre “Papa’nın Yanılmazlığı Doktrini” esastır. Bu doktrin Vatikan Sinodu’nun 18 Haziran 1870 tarihli oturumunda karara bağlanmış ve dayanak olarak İncil’den bölümler esas alınmıştır.

16. Benediktus'un görevinden ayrılmasının ardından yapılan seçimde 266. papa olarak seçilen Arjantinli Kardinal Jorge Mario Bergoglio, Gelenek olduğu üzere kendisine hitap edilecek bir Havari ismi olarak “Franciscus”u seçti. Papa Franciscus; hem “Cizvit Tarikatı” mensubu hem de modern çağda Avrupa dışından ve Güney Amerika'dan seçilen ilk papa olması nedeniyle tarihe geçmiştir.

Cizvit Tarikatı’ndan gelen ve bunun bir gereği olarak kilisenin şaşaadan uzak ve sade olması gerektiğini savunan Papa Francesco, havari ismini seçme hikâyesinin perde arkasını şöyle anlattı:

Konklav sırasında (Papalık seçimi), San Paolo eski başpiskoposu Kardinal Humes'le yakın oturuyorduk. Oyların 3'te 2'sinden fazlasını aldığımı görünce Humes bana, 'Fakirleri unutma' diye fısıldadı. Birçoğu bana, gerçekten bir reformcu olacaksam 'Adriano', ya da İsa'nın Askerleri (Cizvit) tarikatını fesheden 14. Clement'ten intikam almak için Clement adını almam gerektiğini söyledi. Ancak ben, fakirliğin ve barışın sembolü olan Assisili Aziz Francesco'nun adını almayı uygun buldum.

Papa 14. Clement 1773 yılında, Cizvit Tarikatı’nın feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma Kilisesi tarafından onlara tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etmişti. Francesco adının, Cizvit Tarikatı’nın kurucularından “Francesco Saverio”dan gelmiş olabileceği de tahmin edilmektedir.

1300 yıldır Avrupa Kıtası’nın dışından ve Latin Amerika'dan ilk kez seçilme özelliği taşıyan Papa Francesco, Papa 16. Benediktus'un, görevinden feragat edeceğini açıkladığı 11 Şubat'tan itibaren Vatikan'da çalışan gazetecilere özel olarak teşekkür etti. Papa Francesco gazetecilere gülümseyerek, “Gerçekten çok çalıştınız” dedi ve “Sizin rolünüz, çağdaş gerçekliği aktarmak adına gerçekten önemli.” vurgusunu da yaptı.

Uluslararası Suriye toplantısına katılmak üzere İtalya’nın başkenti Roma’ya giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Papa 16.Benedict’in istifasının herkes için sürpriz olduğunu söyledi ve “Ümit ediyoruz yeni Papa en kısa zamanda seçilir ve dinler arasında ve özellikle İslamofobiya’ya karşı Müslümanlarla yakın işbirliği içinde olacak bir tavır benimser. Buna Avrupa’da her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Avrupa’da yükselen ırkçılığa ve İslamofobiya’ya karşı Vatikan’ın alacağı tutum bu nedenle önemlidir. Ümit ederiz ki Dünya barışına katkı yapacak bir Papa göreve başlar.” şeklinde konuştu.

Vatikan ve Papalık ile ilgili bu yazımızda son olarak şu tespiti de yapmak istiyoruz: Papa 16. Benedictus’un 27 Kasım/1 Aralık 2006 tarihlerinde Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaret; Dünya’nın her yerinde 30 Kasım’da kutlanan Aziz Andreas Yortusu’na denk gelmişti ve Rum Patrikhanesi’nden “Sayın Papa kilisemizin kuruluş gününü onurlandırdı.” şeklinde bir açıklama yapılmıştı.

Çünkü Rum Patrikhanesi kiliselerinin Aziz (Havari) Andreas tarafından kurulduğunu iddia etmekte ya da varsaymaktadır.

Dünya’da Ekümenik vasfa sahip olan, üç Patrikhane; Roma, İskenderiye ve Antakya’dır. Bu patrikhanelerin Ekümenik kabul edilmelerinin nedeni, bir havari tarafından kurulmuş olmalarıdır. Havari Andrea’nın ise tarihte Türkiye topraklarına hiç gelmemiş olduğu tarihçilerce kabul edilmektedir. Eğer bu kilise, ilk yüzyılda Havari Andreas tarafından kurulmuş olsaydı, o zaman birer havari tarafından kurulan ve ekümenikliği kabul edilen diğer üç kilise arasında bir dördüncü olarak yer alması gerekirdi.

O zaman diliminde küçük bir kasaba olan Bizantium’un sadece bir papazlık olduğu ve Heraklia (Marmara Ereğlisi) Metropolitliği’ne bağlı olduğu, 325 İznik Konsili’nde ise başpiskoposluğa yükseltildiği hakkında çok fazla tarihsel kaynak bulunmaktadır.

Mademki Havari Andreas bu kiliseyi kurdu, o zaman Hıristiyanlar için çok önemli olan, bir anlamda dinin şekillendiği, prensiplerinin kabul edildiği 325 İznik Konsili’nde neden bir patrikhane olarak yer almadığı da sorulabilir.

Papanın ziyareti öncesinde ve sonrasında verilen beyanatlarda, Papanın, Patrikhane’nin kurucusu kabul edilen Havari Andreas Günü için geldiği ve ayini birlikte icra edecekleri ifade edilmişti. İtalyan gazeteciler de bu konuyu papaya soru olarak tevdi ettiler. Papa 16. Benedictus, birçok İtalyan ve yabancı gazetelerde çıkan beyanatında; 30 Kasım’daki ziyaretinde, Dünya’da ve tüm Hıristiyan mezheplerince kutlanan Havari Andreas Yortusu’nu bu kez de İstanbul’da idrak etmenin mutluluğu içinde olduğunu vurgulamıştır.


http://www.21yyte.org/