11 Aralık 2019 Çarşamba

AZİZ ANDREAS KUTLAMALARI ve PATRİKHANE-VATİKAN İŞBİRLİĞİ



 Her sene olduğu gibi bu yıl da 30 Kasım’da Dünya’nın her yerinde Hazreti İsa’nın havarilerinden Aziz Andreas’ın dinî günü kutlandı.

Rum Patrikhanesi Aziz Andreas’ı (Andrew) kurucusu olarak kabul ediyor ve Dünya’nın her yerinde kutlanan bu dinî gün İstanbul’da abartılı bir şekilde kutlanıyor. Tarafsız tarih kaynaklarında ise Aziz Andreas’ın Türkiye coğrafyasına geldiği ile ilgili somut bilgiler bulunmamaktadır.

Patrikhanenin Aziz Andreas’ı kurucusu olarak kabul etmesi; Ekümeniklik iddiasının desteklemek içindir. Bilindiği gibi Rum patrikhanesi, Türkiye topraklarında “Ekümenik” sıfatına sahip değildir. Bu iddia ya da tezi yıllardır Türkiye’ye kabul ettirmek adına başta ABD olmak üzere dış güçler devrededirler ki bunların en başta geleni ABD’li “Archon” topluluğudur.

EKÜMENİKLİK NEDİR?

Ekümenik olmanın tek şartı Hazreti İsa’nın Havarilerinden biri tarafından kurulmuş olmaktır. Dünya’da bu vasfa sahip olan, üç Ekümenik Patrikhane vardır. Bunlar; İskenderiye, Antakya ve Roma’dır ve bunların yetki ile sınırları M.S. 325 yılında İznik’te toplanan ilk Ekümenik Konsil’de (İznik Konsili) tespit ve tayin edilmiştir. Bu konsilin IV-V-VI ve VII. maddeleri bölgelerdeki Metropolitlerin ve Metropolitlik merkezlerinin imtiyazlarına da ilişkindir.

Bizans döneminde patrikler; imparatorun istediği gibi görevlendirdiği, istediği zaman görevden aldığı kişilerdi. Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenikliği” Bizans imparatorlarının “İmperium sine Patriarcha non staret” (Patriksiz Krallık olmaz) söyleminden hareketle ortaya çıkmıştır. Bu unvan “dinî” değil “siyasi” bir unvandır ve bu gün de hâlâ siyasi amaçlarla kullanılmaktadır.

Bizans’tan gelen dinî değil de siyasi bir statü olarak Rum Patrikhanesi günümüzde birinci sıradadır ve Rum Patrikhanesi “Eşitler Arasında Birinci” olarak tanımlanır. Bu durum Bizans İmparatorlarının, “Başşehrin Kilisesini Siyasi Anlamda Birinci Kılmak” zihniyetinden yola çıkarak verilmiştir ve dinî açıdan doğru değildir. Çünkü Rum Patrikhanesi bir havari tarafından kurulmamış yani “Apostolik” bir kilise değildir. Bu yazımızda matematik bir anlatımla Rum Patrikhanesi’nin neden Ekümenik olmadığını da ortaya koyacağız.

Hıristiyanlık Tarihi’ne baktığımızda; “Birinci” olarak İskenderiye, “İkinci” olarak Antakya ve “Üçüncü” olarak “Roma” kiliseleri Ekümenik kiliselerdir.

Burada Antakya ile ilgili kısa bir bilgi vermek gerekiyor. Antakya bizim bir ilimiz. Neden Suriye topraklarındaki bir patrikhaneye “Antakya Patrikhanesi” diyoruz? Antakya Patrikliğinin neden Suriye topraklarında olduğunun cevabı ise kısaca, kuruluş zamanında Antakya coğrafi bölgesinin Suriye coğrafyasındaki “Antioch” adlı bölgenin idari birimine bağlı olmasıdır. Antakya, antik doğu Akdeniz'in en büyük şehirlerinden biriydi ve 64 yılında Roma İmparatorluğu'na dâhil edildikten sonra önemli bir siyasi, askeri, kültürel ve ticari merkez haline geldi. Bireylerin çoğu, Hazreti İsa’nın da konuştuğu dil olan “Aramice” ya da “Aramca” konuşurlardı. Bu dil olan günümüzdeki “Süryani” dilinin esasını da teşkil eder.

RUM PATRİKHANESİ EKÜMENİK Mİ?

Rum Patrikhanesi’ni düz mantıkla madem Havari Andreas kurdu. O zaman neden 325 İznik Konsili’nde Patrikhane olarak yer almadığı sorulmalıdır. Konstantinopolis’in kuruluşuna kadar küçük bir kasaba olan “Bizantium”un sâdece bir papazlık mertebesinde olduğu ve “Heraklia Metropolitliği”ne (Marmara Ereğlisi)  bağlı olduğu hakkında çok fazla kaynak vardır.

Bir başka anlatımla; 325 yılına kadar İstanbul Kilisesi bir piskoposluk bile değildir. 325’teki İznik Konsili’nde Konstantinopolis Başpiskoposluğu olmuş asırlar içinde “Yeni Roma ile Ekümenik Patriği” sanını almıştır.

Hazreti İsa’nın peygamberliği 30 yaşında başlamış, 33 yaşında çarmıha gerilmiştir. Bu yazımızda bahsi geçen havarileri yani yoldaşları da kendisinin yaşıtlarıdır.

Bu durumda çok basit matematik ile havarilerin bir elli yıl daha yaşamış olduklarını varsayalım ki bu kadar değil. Ortaya havarilerle ilgili daha ilk 100 yıla varmayan yaşam serüvenleri çıkıyor.

Hazreti İsa’nın yoldaşlarından biri olan Havari Andreas’ın MS.325 yılında yaşaması gibi bir durum söz konusu olamayacağı gibi, bu gerçeğin ışığında İstanbul’da bir kilise kurması da söz konusu olamaz.

Aynı matematiği öbür taraftan da ele alalım. Madem İstanbul Kilisesi’ni Havari Andreas kurdu. Bu durumda neden MS.325 yılında başpiskoposluktan bir üst kurum olan patrikhane statüsündeki İstanbul Kilisesi’ni başpiskoposluk yaptılar. Bunun mantığı yok!

RUM PATRİKHANESİ HUKUKEN EKÜMENİK Mİ?

2002 yılında Rum Patriği Bartholomeos ve Patrikhane’nin 12 kişilik dini meclisi üyelerine (Sen Sinod) bir ceza davası açtım. Dava 13 Haziran 2007’de Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2007/5603 Karar no.su ile onaylandı. Kararın “Ekümeniklik İddiasının Yasal Dayanağı Yok” kısmı şöyledir:

Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen Patrikhane’nin, Anayasa’nın 2. Maddesine göre “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, “sadece belli bir azınlığa mensup kişiler üzerinde dini yetkileri haiz olan ve tüzel kişiliği bulunmayan dini bir kurum” olduğuna dikkat çekilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:

Bu nedenledir ki (Patrikhane), tamamen Türk Hukuku’na tabidir. Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasa’nın 10 Maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemez.

Bu nedenle Patrikhanenin Ekümenik olduğu iddiasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. İstanbul Valiliği’nin 6 Aralık 1923 tarihli yazılarından anlaşılacağı üzere, Patrikhane’de dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye’de görevli bulunmaları gerekmektedir. Bu husus da Patrikhane’nin Ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir.

Patrik ve Patrikhane görevlilerinin sıfat ve faaliyetlerine ilişkin olarak Türk Yasaları’na tabi oldukları ve yapmış oldukları faaliyetlerin Türk yasalarına göre suç teşkil etmesi halinde Türk Ceza Yasaları’na göre cezalandırılacakları tartışmasızdır.”

Tarafımızdan açılan bu mahkeme sonucu; şu anda geçerli, hukuki bir içtihattır ve Rum Patrikhanesi’nin Türkiye üzerinde Ekümenik olmadığının, sadece Türkiye’deki Rum asıllı TC. Vatandaşlarının “Başpapazı” olduğunun kuvvetli bir mesnetidir.


VATİKAN’IN DURUŞU

Geçmişe baktığımızda Vatikan’ın bu son seneye kadar Rum Patrikhanesi’nin “Bizi Aziz Andreas kurdu” söylemine çok fazla itibar etmediği görülüyor.

Rum Patrikhanesi; Aziz Andreas hikâyesinin içini doldurmak için elinden geldikçe kutlamalara Vatikan’ı hatta Papaları da kutlamalara davet etmiştir. En son olarak Papa Francis 29 Kasım 2014’de İstanbul’a Rum Patriği’nin davetlisi olarak geldi.

Bu ziyarette Rum Patrikhanesi Papa Francis’in ziyaretini olabilecek en üst seviyede lanse etti ve bu ziyaret ile Aziz Andreas hikâyesinin Vatikan’ca teyit edildiğini sunmaya çalıştı, algı yarattı.

Oysaki Papa Francis’in bu ziyareti Vatikan haber kaynaklarında Vatikan’daki günlük rutin aktivitelerden daha fazla yer bulmadı. Küçük haberler yapıldı. 2006’da önceki Papa Benedictus’un ziyaretinde farklı bir şey yaşanmadı. Patrikhane bu ziyareti en üst seviyede sunarken Papa Francis kapsamlı Türkiye ziyaretinin içindeki bir program olarak geçiştirdi.

Papa Francis’in 2014’teki ziyaretinden bu yana ne değişti? Çünkü an itibariyle Vatikan’ın Rum Patrikhanesi’ne ciddi anlamda bir desteği görüyoruz.

Aziz Andreas’ın kardeşi olan Aziz Peter Roma Kilisesi'ni Aziz Paul ile birlikte kuran İsa Mesih'in on iki havarisinden biridir. Aziz Peter’in kemiklerinin bir kısmı Vatikan’dadır ve bu kemikleri “kalıntı” olarak nitelemektedirler.

30 Haziran'da Papa Francis Rum Patrikhanesi'ni bile şaşırtan bir hareketle, Aziz Peter'e ait olan kalıntıların bir kısmını İstanbul’a yollamıştı. Roma Kilisesi'nin kurucularından olan Aziz Peter’in kalıntıları bu suretle ilk kez Vatikan'dan çıkmış oldu.

Vatikan Televizyonu “Hıristiyanlığın birliği için bir hediye olarak” Aziz Peter'in kalıntıların bir kısmının Patrikhane’ye verildiğini açıkladı.

Papa Francis, bu kemik kalıntıları vesilesi ile Patrik Bartholomeos'a yazdığı mektubunda; “Bu nedenle Aziz Peter'in kalıntılarının bazı kısımlarını Konstantinopolis Kilisesi'nin manevi kurucusu olarak onurlandırılmış Aziz Andreas'ın kalıntılarının yanına yerleştirmenin son derece önemli olacağını düşündüm”

Papa Francis bu sözleri ile Aziz Andreas’ı kesin olarak İstanbul Kilisesi’nin kurucusu saymakta olduğu görülüyor.

Bu kadar keskin hatta Rum Patrikhanesi'ni bile şaşırtan bu hareketin, Vatikan’ın pozisyon değişikliğinin altında ne yatıyor.

Bir başka husus da bu sene yapılan Aziz Andreas dini törenlerinde geçmiş yıllara istinaden çok daha fazla Vatikan temsilcisi kardinal v.s. papaz katıldı. Rum Patrikhanesi ile Vatikan ilişkilerinde başrolde Papalık Konseyi Başkanı Kardinal Kurt Koch vardır.

Rum Patriği Bartholomeos’un törenler sırasınca yaptığı konuşmada;

Havariler Andreas ve Peter, kilisemizin kurucularıdır. …Bütün Hıristiyanlar bu manevi alana aittir. Doğu ve Batı kiliseleri bağımsız, kendi kendine yeten ve tercüman birimler değildir, kendi başlarına anlaşılamazlar, ortaklaşa sahip oldukları ortak bir gelenektendirler” dedi.

Patrik bu konuşmasında 40 yıldır çalışmakta oldukları Roma Katolik Kilisesi ile Ortodoks Kilisesi arasındaki Uluslararası Teolojik Diyalog Komitesi’nin, önemli metinlerin tartışılması konusundaki ilerlemeden duyduğu memnuniyeti de dile getirmiştir.

Kiliselerimizin kuralları ve diğer kanonik hükümlerinin doktrin düzeyinde anlaşmaya varılmasında kullanılması ile bugün iki kilise arasındaki teolojik diyaloğun ilerlemesi mümkün oldu. Dini bir toplumun tam olması için, kiliselerimiz arasında kanonların karşılıklı olarak tanınması da gerekir. Geçtiğimiz Eylül’de Roma’da Doğu Kiliseler Hukuku Derneği’nin 24. Uluslararası Konferansı’ndaki bu husustaki görüşümüzü vurgulama fırsatımız oldu.

Papa Francis'in, Havari Petrus'un kalıntılarından bir kısmını Patrikhane’ye bağışlamak için yaptığı son jest bizim için çok değerlidir. Sevgili Kardinal Kurt Koch'un da belirttiği gibi, “Azizlerin evrenselliği kiliseler arasındaki diyalog için mükemmel bir fırsattır. Aziz Peter'in kalıntılarının Konstantinopolis'in Ekümenik Patrikliği'ne gelmesi Havari Petrus'un Hristiyanlığın önde gelen bir kişiliği olduğu için büyük bir nimettir. Papa Francis'in bu armağanı bize daha da yakınlaşmak için yeni bir dönüm noktasıdır.

Törende Bartholomoes’un ardından Papalık Konseyi Başkanı Kardinal Kurt Koch da Papa Francis'in aşağıda özeti bulunan İngilizce mesajını okumuştur.

Konstantinopolis Başpiskoposu,
Ekümenik Patrik Bartholomeos

Büyük ruhsal neşeyle ve derin inanç ile Havari Petrus'un kardeşi Havari Andreas’ın şölenini kutlayan Konstantinopolis Kilisesi'nin duasına katılıyorum. Manevi yakınlığım, bu yıl bir kez daha tezahür ediyor. En sıcak selamlarımı, Kutsal Hazretlerinize, Kutsal Sinodunuzun üyelerine, din adamlarına en iyi dileklerimle emanet ettiğim Roma Kilisesi adına iletiyorum.

Doğu ve Batı Hristiyanları arasında tam bir cemaatin yeniden kurulmasına yönelik çalışma taahhüdümüzü sürdürme taahhüdümüzü sürdürme taahhüdümüzü sürdürmek için Katolik Kilisesi'nin değişmez niyetinin güvencesini iletiyorum.

Bu yıl, Katolik Kilisesi ve Ortodoks Kilisesi arasındaki Uluslararası Teolojik Diyalog Diyaloğu Komisyonu'nun kuruluşunun, kırkıncı yıldönümünü kutladık. Uluslararası Ortak Komisyon ileriye dönük birçok önemli adım attı.

Katolikler ve Ortodoks arasında tam birliğin yeniden kurulması arayışı kesinlikle teolojik diyaloglarla sınırlı değil, aynı zamanda diğer dini yaşam kanallarıyla da gerçekleştiriliyor. Her şeyden önce ilişkilerimiz, karşılıklı saygı ve saygıya dair gerçek jestlerle beslenir.

Katolik Kilisesi ve Ortodoks Kilisesi, ortak girişimlerimiz tarafından onaylandığı üzere bu umut verici yolculuğa çoktan başladı. Ayrıca yerel bağlamlarda, ortak ruhsal, pastoral, kültürel ve hayırsever projelerde ve yaşamın günlük diyaloglarını giderek daha fazla güçlendireceğimize inanıyorum.

İçten ve kardeşçe bir dostluğa bağlı olduğum sevgili kardeşim, bunlar sadece kalbimi dolduran ve sizinle birlikte bu keyifli günlerinde paylaşmak istediğim bazı umut ve duygularım. Havari Andreas'a dua ederek herkese en iyi dileklerimi iletirim ve sizinle Rabbimizde Mesih'te kutsal bir kucaklaşmaya bürünürüm.

Papa Francis

ABD’de sayısız sivil toplum örgütünün, son aylarda Rum Patrikhanesi’ne destek adı altındaki Türkiye aleyhtarı faaliyetlerini geçmiş makalelerimizde yazdık.

Bu örgütlere son aylarda ABD Yahudi sivil toplum örgütlerinin de destek verdiğini, bir yandan Patrikhane bir yandan Pontus üzerinden sayısız toplantılar, konferanslar v.s. faaliyetlerle Türkiye aleyhtarı faaliyetlerin had safhaya vardığına dikkat çektik.

Vatikan ile Rum Patrikhanesi arasındaki bu yakınlaşmanın ilerleyen günlerde neler doğuracağını ve bunun Türkiye’ye yansımasını da hep birlikte göreceğiz.








23 Ekim 2019 Çarşamba

ABD’NİN TÜRKİYE KARŞITI “HELEN” KOZU



Barış Pınarı harekâtının başlamasından sonra ABD, AB ve birçok ülkeden Türkiye aleyhine sesler yükseldi.
ABD bu konuda başı çekiyordu. Her ne kadar bir anlaşma tesis edilmiş olsa da Başkan Trump’ın çelişkili açıklamaları, birbirini tutmayan Twitter paylaşımları, hatta aynı Twitter paylaşımında cümleler arasında bile çelişkiler oldu! Trump’ın tüm bu tuhaf paylaşımlarından ve beyanlarından -iyimser bir bakışla- anladığımız iç kamuoyuna yönelik söylemler olduğuydu. ABD’de Trump ile devlet organlarının farklı bakış açısı ve söylemi benimsediklerini anladık!
ABD’deki neredeyse tüm STK’lar aleyhimize bağırmaya başladılar. Senato ve Temsilciler Meclisi (House of Representatives) üyelerinin çoğunluğunun da aynı şekilde Türkiye aleyhinde olduğunu gördük. Türkiye’ye baskı çığırtkanlığında en üst seviyede görünen Temsilciler Meclisi üyesi Nancy Pelosi ve bir grup senatör ile 18 Ekim Çarşamba günü Beyaz Saray’da bir toplantı yapıldı. Trump’ın toplantı sonrasındaki açıklamalarından ve basından anlaşıldığı üzere bu toplantıda kavga çıkmış! Türk düşmanı Nancy Pelosi yanındaki iki senatörle birlikte Beyaz Saray bahçesinde basına açıklama yaparken sinir krizi geçiriyordu.
Senato ile Temsilciler Meclisi üyelerinin büyük çoğunluğunun bu kadar Türkiye aleyhtarı olmalarının nedeni nedir? Bu nedenlerden biri “Helenizm”dir. Bu makalemizde ABD Türkiye ilişkilerinin “Helen” boyutunu ele alacağız. Bunu irdelerken sadece Helen boyutu ile değil, “Helensever” boyutunu da dikkate almak gerekiyor.
Hakkını vermek lazım ki dünyada hayli Helensever var. Bu sevgi, eski Yunan’dan süregelen bir hayranlıktır. Megali İdea’nın mimari Rigas Ferreos, 19. Yüzyıl başlarında Lord Bayron’u etkileyerek büyük bir Helensever yapmış ve bu kişiyi kullanarak Avrupa’da Helenizm’i yaymıştı. Günümüzde de Helenseverlerin sayısı azımsanamaz.
ABD’de Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF) adlı bir kuruluş var; her sene bir rapor hazırlıyor ve ABD Hükümeti’ne sunuyor. Aslında bu raporun uluslararası diplomaside hiçbir bağlayıcılığı yok çünkü rapor sadece tavsiye niteliğinde ancak ABD tarafından “Algı Yönetimi” olarak kullanılan önemli bir argüman! Bu raporda başta Rum Patrikhanesi üzerinden olma üzere her sene Türkiye aleyhine ifadeler yer alıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya da bu esnada özel bir nokta koymak gerekiyor. Çünkü Pompeo da önemli ve etkin Helenseverler arasında! Geçtiğimiz 21 Haziran 2019’da ABD’nin her sene yayınladığı gibi bir önceki senenin “Dini Özgürlükler Raporu” açıklanmıştı. Her sene bu raporlarda Türkiye aleyhine satırlar, asılsız suçlamalar bulunuyor. Pompeo, bu toplantıda sözü ABD’nin Uluslararası Dini Özgürlükler Büyükelçisi Sam Brownback’e bırakmadan önce şu konuşma ile sözlerini bitirmişti.
Ve Türkiye’de Başkan Trump’ın çağrısı üzerine, inancı nedeniyle hapsedilen Pastor Andrew Brunson’u serbest bıraktılar. Ek olarak, İstanbul’daki Heybeliada Ruhban Okulu’nun da derhal yeniden açılmasını tavsiye ediyoruz.
Dini özgürlükler konusunda “kabadayılık” yapan herkes için şunu söyleyeyim: ABD sizi izliyor ve hesaba katılacaksınız…  [1] 
Bir önceki senenin “Dini Özgürlükler Raporu” da bu sene açıklanandan farklı değildi. [2] 
Mike Pompeo 6 Ekim’de Yunanistan’daydı ve mevkidaşı Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile birlikte Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'nın girişinde bulunan ve Türk Donanması'nın “Elli Deniz Muharebesi”ndeki yenilgisinin resmedildiği tablo önünde gülerek poz vermişlerdi. Yunan medyasında bu görüntünün Pompeo tarafından Türkiye’ye muhtemelen yapılacak olan Barış Pınarı Harekâtı ve hatta S400’lerle ilgili açık bir mesaj olduğu şeklinde yorumlar çıktı
Elli Deniz Muharebesi ya da bir başka adı ile İmroz Deniz Muharebesi 16 Aralık 1912’de, 1. Balkan Savaşı esnasında Seddülbahir Burnu ve İmroz Adası açıklarında, Osmanlı ve Yunan deniz güçleri arasında yaşanan bir muharebedir ve Yunan üstünlüğü ile sonuçlanmıştır.
ABD’de “Helenizm uğruna malımızı ve canımızı vermekten sakınmayız” şiarı ile yıllardır Rum Patrikhanesi üzerinden Türkiye düşmanlığı yapan STK’ların şüphesiz en önemlisi Archonlardır. Geçmişteki Rum Patriklerinden 1.Athenagoras’ın 1966’da ABD’de, “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adıyla kurduğu, kısaca “Archonluk” diye tanımlanan bu topluluk, ABD’de siyasi açıdan ve ekonomik açıdan çok güçlüdür.  [3] 
Archonların resmi web sayfalarına baktığımızda Türkiye aleyhine çok paylaşım görmekteyiz. Bu grup, Rum Patrikhanesi’nin ve Hıristiyanların Türkiye’de ezilmekte olduğu ve daha birçok safsatayı şiar edinmişlerdir.
Rum Patrikhanesi’ne Ekümeniklik sıfatı ve tüzel kişilik verilmesi ile Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden ve TC yasalarına uygun olmayan bir şekilde, YÖK ile hiçbir bağı olmadan açılmasını sağlamak ana hedefleridir. Türkiye aleyhindeki söylemlerini 5 başlıkta manifesto olarak belirtmektedirler. Bu grup içerisinde ABD siyasetinde çok etkin kişiler yer almaktadır. Bu kişiler o kadar etkindirler ki 2006’da ABD’de başlattıkları “Ekümenik Patrikhane’ye Din Özgürlüğü Projesi” kapsamında, ABD’nin 50 eyaletinin 46’sında Patrikhane adına, Türkiye aleyhine eyaletlerin hem senatolarına hem de temsilciler meclislerine sunulan “Ortak” bir metin kabul edilerek onaylanmıştır. Mart 2018’de Indiana Eyaleti ve Eylül 2018’de Minesota Eyaletleri de bu projeye katıldı.  [4] 
Burada dikkat çekilmesi gereken bir husus var ABD’nin neredeyse tüm eyaletlerinde Türkiye aleyhinde ve Helenizm lehindeki bu kararları senatörler, temsilciler meclisleri üyeleri verdi. Günümüzdeki Suriye konusunda neredeyse Türkiye lehine söz söyleyecek senato üyesi kalmamış. Çoğunluğu neredeyse 2006’dan başlayarak aleyhimizdeki reylerini ihdas etmişler!
Amerikan Helenik Eğitim İlerleme Derneği (American Hellenic Educational Progressive Association)AHEPA, Archonlardan bir sonraki Türkiye karşıtı Patrikhane savunucusu STK’dır.
Patrik Bartholomeos, 1 Mayıs’ta beraberinde çok sayıda din adamı ile birlikte Heybeliada Ruhban Okulu’nda İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott ve AHEPA Derneği'nin üst düzey üyelerini ağırladı. Bundan birkaç ay önce 6 Şubat’ta da Heybeliada Ruhban Okulu’nda Türkiye’de bulunan misyon temsilcileri, Büyükelçi ve Başkonsolosların katılımıyla “Halki İlahiyat Okulu'nun yeniden açılması için Ekümenik Patriğin yeni çağrısı” adı verilen bir toplantı yapılmıştı. [5] 
7 Şubat 2018’de senatörler Carolyn Bosher Maloney ve Gus Michael Bilirakis “H.Res.732” sayılı Türkiye karşıtı bir önergeyi senatoya verdiler. Önerge başlığı, “Türkiye'yi Ekümenik Patrikhanenin haklarına ve din özgürlüklerine saygı göstermeye çağırıyoruz” şeklindeydi. Demokratik Partili Carolyn Bosher Maloney ile Cumhuriyetçi Partili (Yunan asıllı) Gus Michael Bilirakis’ingeçtiğimiz yıllarda da Archonlar ve AHEPA üzerinden Türkiye karşıtı çalışmaları olduğunu bilmekteyiz. Bu iki ayrı parti temsilcisinin ortak noktası, “Helenik Suçlarla Mücadele Kongresi” adı altında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşunun kurucu üyeleri olmalarıdır. Senatoda etkili bu iki isim de Archonlar ve AHEPA ile dirsek temasında olarak, ABD Devleti nezdinde Türkiye aleyhine çalışıyorlar. Bu iki siyasetçi geçtiğimiz aylarda, Yahudilerle de işbirliği yaparak bu aleyhte çalışmalarını sürdürdüler[6] 
Ekim başlarında AHEPA’nın Başkanlığına yeni seçilen George D. Horiates, derneğin başkanlık devir tesliminde “Birçoğumuz gibi, AHEPA'nın Hellenizm adına savunucu olma potansiyeli ve topluluklarımızı bir arada tutan programlarından ilham aldım” dedi.
ABD’den yayınlanan Greek News haber sitesinde George G. Horiates’in ağzından çıkan 10 Ekim tarihli bir haber ise şöyle: “Yunan/Amerikan örgütleri, Başkan Trump’ın Kürtleri terk etme kararıyla öfkelendiler. Başkan Donald Trump’ın ABD Silahlı Kuvvetleri’nin kuzeydoğu Suriye’den geri çekme kararı, Kürt’lerin ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanacak bir istilaya yol açmasına izin verecektir. Yunan/Amerikan topluluğu, Batı’nın Türkiye’yi engellemek için uygun tedbirler alamaması nedeniyle öfkelidir ve açık bir şekilde hüsrana uğramıştır.
Gelişmeler, NATO müttefiklerimizin ve stratejik ortakların güvenliği ve çıkarları pahasınadır. Tekrar ediyoruz ve vurguluyoruz! Türkiye bir ABD müttefiki değildir!”
Çok sayıda Helenik STK’nın yıllardır faaliyetlerini biliyoruz ama son yıllarda bu hareketlilik fevkalâde arttı!
Bir başka Helenik STK olan Amerikan Hellenic Institute de (AHI) 20'ye kadar Türk deniz gemisinin Kıbrıs'ı sardığını bildiren haberlerle ilgili şöyle bir açıklama yaptı:
AHI, Türkiye’nin ABD’nin Kürt güçlerine saldırmayı planladığı Kuzeydoğu Suriye’nin işgaline denk düşen Kıbrıs’ın özel ekonomik bölgesinde varlığındaki hızlı yükselişini şiddetle kınıyor.
AHI, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun bu haftanın başlarında Atina’ya yaptığı ziyarette “Yasadışı delme kabul edilemez” uyarısını memnuniyetle karşılamaktadır. Ayrıca AHI, Başkan Donald Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelecek ay Beyaz Saray’ı ziyaret etme davetine de şiddetle karşı çıkıyor ve tüm ABD Kongresi'ndeki senatörleri Türkiye karşıtı eylemlere katılmaya davet ediyoruz
Bu tür faaliyetlerde genellikle ABD’li siyasetçilerin, senatörlerin katılımında artış da gözlemleniyor! ABD’de halen sürdürülen Türkiye’ye yaptırım dileklerinde bu tür Helen örgütlerinin çok etkin olduğu da gözleniyor. Bu tür STK’ların ortak noktaları şunlar: Türkiye’de Hıristiyanlar eziliyor, baskı altındadırlar söylemi, Patrikhane’nin Ekümenik statüsü ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için Türkiye’ye baskı yapılması.
Bir başka STK da “Kıbrıs Mücadelesi Dünya Koordinasyon Komitesi”dir. (PSEKA) Bu grup 11 Ekim’de ABD Washington’da 35’inci toplantısını yaptı. PSEKA’nın bugüne kadar Kıbrıs üzerinden Türkiye aleyhine söylemleri vardı ama dinî konulara girmiyordu.
PSEKA Başkanı Philip Christopher, “Türkiye-Güvenilmez Müttefik” sloganı ile toplantıyı açtı! Söylemlerinde Trump karşıtlığı da yer aldı.
Toplantıda PSEKA üyeleri dışında çok sayıda Archon ve AHEPA üyesi ile ABD’de yaşayan Yunanlılar ve Rumlar ve din adamları ile senatörler katıldı.
PSEKA Başkanı Philip Christopher şöyle konuştu; “Amerikan vatandaşları olarak, Suriye'deki sözde barışı koruma operasyonlarına sessizce şahit oluyoruz. Müttefiklerimizi öldürmek için Suriye'yi işgal ediyorlar. Dünyayı IŞİD'in barbar ve terör eylemlerinden kurtarmak için Amerikan askerlerinin yanında savaşan ve 11 bin kişi kaybeden Kürtler öldürülüyor…
Bu sözde barışı koruma operasyonu bize 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ın yasadışı, acımasız Türk işgali işgalini hatırlatıyor, işgal altındaki Kıbrıs’ta Müslüman bir köktendinci devlet yaratan, 200 bin kişiyi evlerinden eden bir işgal.
O zamanki Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, adanın istila etmesi için Türkiye'ye yeşil ışık vermişti ve bugün de Başkan Trump, “Sonsuz Eşsiz Bilgeliği”nde yeşil ışığı diktatör Erdoğan’a veriyor. Ve müttefiklerimiz Kürtler katlediliyor!
Türkiye'nin eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmesinin zamanı geldi. Birleşik Devletler Kongresi'ne yaptırım uygulamalarını ve insanlığa karşı işlenen suçlardan sorumlu olmalarını tavsiye ediyoruz!
Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgedeki gerçek ve sadık müttefikleri İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs'tır.”
PSEKA toplantısında konuşan ABD Senatörü Robert Menendez ise “ABD’nin gerçek müttefiki, S-400 füze savunma sistemini satın almayı düşünmez ve F-35 programına bağlı kalırdı” dedi.
Senatör Menendez, ABD Kongre'sinin Kıbrıs'a uygulanan silah ambargosunun kaldırılması, Yunanistan - Kıbrıs - İsrail arasındaki üçlü işbirliğini desteklemek ve S-400 alımına devam etmesi halinde Türkiye aleyhine harekete geçmek için hazırlanan tasarıya destek verdiğini de ifade etti.
Görüldüğü üzere bu yazımızda son zamanlarda ABD’de yükselen ve senatörleri, siyasileri etkileyen “Helenik” faaliyetler söz konusudur. Bunların ortak noktaları; Patrikhane’ye tüzel kişilik kazandırmak, Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden açtırmak! Görüldüğü gibi ABD’deki çoğu resmi kurum “Helenlerin” yakın takibindedir ve etki altındadır.
Son zamanlarda ortaya atılan, bildiğimiz ama fazla dillendirilmeyen bir kavram var! “Philhellen” (Helensever) Bu kavram bir başka deyişle “Grekofil”dir. (Slavca’da=Gırkoman)
Helen topluluklarının son birkaç ay içinde “Helenseverliği” de ön plana çıkarması ilgi çekici…
Bu bağlamda, bir başka Helenik STK olan Helenik İnisiyatif’in (THI) Başkanı George Stamas’a göre, 27 Eylül Cuma günü New York’ta düzenlenen 7. Yıllık Gala’sında 2.3 milyon dolardan fazla para topladı. ABD, Kanada, İngiltere, Avrupa ve Avustralya'dan 850'den fazla konuk bu galaya katıldı. Helenik İnisiyatif İcra Direktörü Peter Poulos ise “Bu yılki Gala, şimdiye dek elimizden gelenin en iyisini yaptı ve Yunan vatanına bağlanmak ve onu desteklemek isteyen Yunan diasporasının coşkusu ve adanmışlığının bir kanıtı oldu” dedi.
2012 yılında kurulan “Helenik İnisiyatif”, Yunanlılar için sürdürülebilir ekonomik iyileşme ve yenilenmeyi desteklemek için dünyadaki Yunan Diasporası ve “Philhellenes” (Helenseverler) topluluğunu harekete geçirmek için çalışan bir kurumdur. Helenik İnisiyatif sürekli olarak Türkiye aleyhine, sözde Pontos soykırımını tanıtmaya çalışan ve Patrikhane için özgürlük adı altında kampanyalar yapan bir STK’dır.
Örnek olarak verdiğimiz Helenik İnisiyatif’in kuruluş sözleşmesinde “Philhellen” (Helensever) kavramı var. Ama bu güne kadar bu kavramı dillendirmeyen başta AHEPA olmak üzere diğer Helenik toplulukların söylemlerinde şimdi bunu sıkça kullanmaları dikkat çekiyor.
Onlarca Senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerinin bir ağızdan Türkiye aleyhine konuşmaya başlaması çok sayıda STK’nın ortak söylemlerinde Patrikhane, Ekümenizm, Ruhban Okulu gibi başlıkların yer almasının endişe verici boyutlara vardığı kanaatindeyiz.
Koskoca ABD’nin 50 eyaletinin 46’sında, Senato ve Temsilciler Meclislerinde sanki bir kalemden çıkmış gibi Türkiye aleyhine Patrikhane karar tasarıları alınmış olması bu endişeyi artırıyor.
Örneklerin sonu yok! Bu makalede paylaştıklarımız bunların çok az bir kısmı. Ama son bir örnek verelim!
ABD Temsilciler Meclisi’ne 19 Ekim’de Patrik Bartholomeos’un ruhbanlığa girişinin 50. yıldönümünde onurlandırılması için verilen bir tasarı, geçtiğimiz 7 Ekim’de “HR0348” numara ile kabul edildi. Patrik Bartholomeos, 19 Ekim 1969'da rahip olarak kutsanmıştı.
Tasarıyı sunan Illinois Eyaleti Temsilcisi Darin LaHood, 7 Ekim’de yaptığı açıklamada, "Bugün Ekümenik Patrik Bartholomeos’u ruhbanlığının 50. yıldönümü için onurlandırmak istiyorum. Ekümenik Patrik Bartholomeos’un Amerikalılar ve dünyadaki tüm insanlar için yaptığı tüm iyilikler için minnettarım. Bartholomeos, bir kişinin olumlu çabalarının dahi sayısız insanın hayatında yararlı olabileceğini bize hatırlatıyor” şeklinde konuştu.
Kongre Üyesi Darin LaHood, Illinois’in 18. Kongre Bölgesini temsil ediyor. Kongreye seçilmeden önce de 37. yasama bölgesini temsil eden Illinois Senatosu üyesiydi. Darin LaHood, Barack Obama döneminde eski ABD Ulaştırma Bakanı Rayck LaHood'un oğludur.
SONUÇ:
30 seneye yakın takip ettiğimiz Patrikhane konusu, Eyalet Senato ve Temsilciler Meclisleri örneğimizde vurguladığımız gibi 2006’dan itibaren başlayan ve son birkaç yılda artan bir şekilde Türkiye’ye karşı kullanılan bir konudur.
Geçmiş yazılarımızda çıkardığımız sonuçlarda Evanjelist yoğun ABD’nin, Ortodoks Patrikhane’ye yıllardır verdiği destek için “Neden?” diye çokça düşündük…
Helenseverlik ya da Yunan hayranlığı ile Dünya Ortodoks nüfusunun büyük çoğunluğu bulunan Rusya’nın Ortodoks liderliğini ele geçirmemesi için ABD bu desteği veriyor düşüncesi hep ağır bastı.
ABD ve hatta AB tarafından Türkiye’ye yapılan Patrikhane baskılarında, Yunanistan’ın bir figür olduğunu ama baş aktör olmadığını, hatta bu son gelişmelerin ışığında Patrikhane’nin dahi bir figür olduğunu düşünüyoruz.
Bu kadar çok farklı yerlerden çıkan bu “Helenik” faaliyetleri Yunanistan da Patrikhane de bizce organize edemez ve yönetemez kanısındayız…
Bu işin başında mutlaka bir “Üst Akıl” var!
STK ve diğer “Helenik Oluşumlar” mutlaka bu “Üst Akıl”a etki yapıyorlar ama “Üst Akıl” da “Helen” kozunu Türkiye aleyhine kullanmaktan son derece mutlu!
Ne zaman nereden patlak verir bilinmez ama ABD ile ilişkilerimizde her zaman patlamaya hazır bir bomba bu…

[1] “Lambriniadis ve Artan Heybeliada Ruhban Okulu Baskısı

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/lambriniadis-ve-artan-heybeliada-ruhban-okulu-baskisi


[2] ABD, Archonlar ve Dini Özgürlükler Raporunda Türkiye

[3] Archonların Türkiye’deki Endişe Verici Faaliyetleri”


[4] ABD'de Ekümeniklik Karar Tasarıları”

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/abdde-ekumeniklik-karar-tasarilari

http://soyledik.com/tr/makale/7178/abdde-ekumeniklik-karar-tasarilari--bojidar-cipof.html

[5] ABD, Patrikhane ve Helenizm Trafiği-II



Daha geniş bilgi için “ABD, Patrikhane ve Helenizm Trafiği-II” adlı makalemizi de okuyunuz

[6] ABD Kuşatmasında Türkiye’ye Helenizm Baskısı

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/abd-kusatmasinda-turkiye-ye-helenizm-baskisi

http://soyledik.com/tr/makale/7919/abd-kusatmasinda-turkiyeye-helenizm-baskisi--bojidar-cipof.html