Bulgar Ortodoks Kiliseleri ile Rum Patrikhanesi Hakkında Araştırmacılara Katkı Sağlamak Amacıyla Kurulmuştur
6 Ekim 2018 Cumartesi
RUS PATRİKHANESİ TÜRKİYE'DE KİLİSE AÇARSA
RUM PATRİKHANESİ'NİN EKÜMENİKLİK İDDİASINA PROTESTAN ABD'NİN ARCHONLARINDAN DESTEK
Geçtiğimiz Eylül ayının son haftasında “Minesota Eyaleti” de bu kervana 46. eyalet olarak eklendi ve bu şekilde ABD’nin nüfusunun % 95’ine tekâmül eden bir kitlenin hem temsilciler meclislerinde hem de senatolarında Türkiye aleyhine, sözde din özgürlüklerini kısıtlayan bir ülkeymiş gibi kararlar alındı.
Minnesota’nın Temsilciler Meclisi ve Senatosu da ayrı ayrı olarak ama ortak metin ile diğer eyaletler gibi Türk Hükümeti’ni hedef aldı ve Rum Patrikhanesi ile diğer dini azınlıklar için din özgürlüğü ve bunların insan haklarının garanti altına alınması için baskıcı bir pozisyona girdi!
Bu son kararda; 1914'te Türkiye’de 1,8 milyon civarı Rum olduğu iddia ediliyor ve “Türk Hükümeti, Ekümenik Patrik Bartholomeos'un ekümenik karakterini tanımayı reddediyor ve onu, Türkiye'de kalan 2500 kadar Ortodoks Hıristiyan'ın başpiskoposu olarak tanımıyor” yazılıdır ama bu şeklideki ifade çelişkilidir!
Türkiye’nin Rum Patriğini Türkiye’deki Rum Ortodoksların başpiskoposu olarak tanımadığı iddiası çok yanlış! Türkiye Bartholomeos’u Rum Patriği olarak kabul ediyor ama Ekümenik Patrik olarak kabul etmiyor. Patriklik ise başpiskopostan üst bir rütbedir. Türkiye’yi kötülemek niyetiyle kendi kendilerine rütbe tenzili yapmışlar. Niyet kötü ve olayı çözümleyemeyenler bu söylemlere balıklama dalıyorlar. Ülkemizde çokça bulunan “Bizanssever”,”Yunansever” ya da başka bir söylemle “Grekofil” var. Bunlar başta üniversitelerde kümelenmişlerdir. Medyamızdaki Grekofillerin sayısını da azımsayamayız.
Minesota Eyaleti’nin aldığı kararlarda bir başka çelişkili durum da şudur: İleriye yönelik seçilecek patriklerin illaki TC vatandaşı olma şartı eleştiriliyor. Böyle bir hak isteniyor! Bu hususun son aylarda ısrarla yinelenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda çok sayıda Yunanistan ya da ABD vatandaşı papaza TC vatandaşlığı verilmiştir. Bu hususun sorun olarak lanse edilmesi de enteresandır.
29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai” olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir imtihana tabi tutmaktadır. Bu hususun ne kadar haksız bir iftira olduğunu anlamak için TC vatandaşı yapılan papazlar ile ilgili aşağıda 2 makalemizin linkini veriyoruz.
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/buyukada-yetimhanesi-ile-vatandasliga.html
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/turk-vatandasi-yapilan-rum-papazlari.html
Bildirilerde ayrıca Türkiye’nin, Ortodoks Kilisesi'ne ait yüzlerce kiliseye ve diğer mülklere el koyduğu ve 1971'de, gelecekteki Kilise liderlerinin eğitiminin ana merkezi kabul edilen Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmasını “zorla” kapatma olarak sunulmaktadır. Oysaki 1971’de çıkan YÖK Yasası’na uymayı kabul etmedikleri ve YÖK’e bağlanmak istemedikleri için Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitimine kendilerince ara verilmişti.
ABD’de yayın yapan sivil toplum kuruluşu görünümünde, fakat “Devlet Destekli” ve genelde Türkiye aleyhine makaleler yayınlanan “The Persecution of Christians” (Hıristiyanlara Zulüm) adlı bir haber sitesinde 3 Ekim 2018’de uzun bir makale yayınlandı.
Makaleden bazı satır başları şöyledir:
“Bu makale Türk Hükümeti’nin Ekümenik Patrikhane ve Ekümenik Patriğe karşı olan tavrını gösteren hayati bir makaledir! ABD'nin Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) Dünya’daki din özgürlüğü ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunda 2. Seviye ihlal edenler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu üzüntüyle not ediyoruz.
Türkiye’de dini özgürlük ihlalleri sistematik devam etmektedir. Uluslararası insan hakları topluluğunun dikkatini, Ekümenik Patrikhanenin ve tüm Hıristiyanların Türkiye'deki durumuna çekiyoruz.
(Gatestone Enstitüsü’nde yazılar yazan bir Türk olan “Uzay Bulut”un 2 Ekim 2018’de bahsi geçen enstitüde İngilizce yayınlanan “Türkiye: Camiler İnşa Etmek, Hıristiyanlığı Silmek” başlıklı makalesinden alıntılar yapılmış. Uzay Bulut: Heybeliada Cam Limanı’nda bulunan eski verem sanatoryumu arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini de yazısında tenkit ediyor. Uzay Bulut ve Türkiye karşıtlığı içeren yazıları ile ilgili internet üzerinde çokça link bulunabiliyor)
Uzay Bulut Almanya’da açılan camii ve Heybeliada Ruhban Okulu karşılaştırmasını şöyle yapıyor:
Türkiye'nin en son camisi Almanya'da açılıyor iken, en büyük Hıristiyan Ortodoks teoloji okulu, Türk Hükümeti’nin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalı kalmıştır. Dahası, kapalı bu Hıristiyan okulundan bir kilometreden daha kısa bir sürede, toplam 200 dönümlük bir alana yayılan büyük bir İslami çalışma merkezi kurulacak.
Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk Hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor…
Türk Hükümeti, Dünya çapında İslam'ı teşvik etmek için uzun vadeli bir çaba kapsamında yüz milyonlarca dolarlık bütçe ile cami yaptırdı…
29 Eylül'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Köln kentinde yer alan “Köln Merkez Camii”nin açılışını yaptı. Bu arada, Almanya'da büyük bir cami açıldı ama Marmara Denizi'ndeki Halki (Heybeliada) adasında bulunan en büyük Hıristiyan Ortodoks ilahiyat okulu, Türk Hükümetinin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalıdır.
Bu arada, Türk Hükümeti Türkiye'deki Hristiyanlık mirasını yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Ortodoks Teoloji Semineri, Hıristiyanların Türkiye'de maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığın günümüzdeki bir simgesi haline gelmiştir.
Yazının devamında The Persecution of Christians” sitesinin yazarı; Heybeliada’da bulunan uzun süredir metruk durumdaki Verem Hastanesi arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini ise tenkit ediyor. “Adeta hakaret eder gibi Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden açmak yerine, Diyanet Vakfı’na arazi tahsis ediyorlar” sözleriyle bunu kendilerine bir hakaret telakki etmişler ve bu husus şu ifadeler ile dile getirilmiş:
“Heybeliada Rum cemaati mensuplarının ikamet ettiği Türkiye'deki birkaç yerden biridir. Türk Hükümeti’nin Heybeliada’da büyük bir İslami merkez inşa etmesi tesadüf değildir! Bu, İslamlaştırma politikasının, bölgedeki Yunan kültürel mirasının ve Ortodoks Hıristiyanlığın ortadan kaldırılmasını daha da ileriye götürecek bir projenin ayak sesleridir. Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı; Heybeliada Ortodoks Okulu’nun yanında İslami merkez kurmayı planlayan hükümet ajansıdır. Diyanet’in geçen yıl toplam yıllık bütçesi, Türk basınına göre sağlık bakanlığı ve içişleri bakanlığı da dâhil olmak üzere 12 bakanlığın bütçelerini aşarak 8,1 milyar liraya (1,38 milyar dolar) ulaştı”
Diyanet Vakfı’na Türkiye topraklarında bir arazi tahsis edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine yorum yapmak ile bir yerde camii inşa edilmesi için bütçe ayrılmasına yorum yapmak sanırım hiçbir Yunanlının “HADDİNE” değildir!
-----------------------------