archon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
archon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2023 Pazartesi

İNGİLTERE KRALI CHARLES, YUNANİSTAN ESKİ HANEDANI’NIN SON REİSİ VELİAHT PRENS PAVLOS ve ARCHONLAR

İngiltere Kralı III.Charles’ın 2015’te Galler Prensi iken kurmuş olduğu, “Prince's Trust International” adlı, merkezi Güney Londra “8 Glade Path Londra SE1 8EG” bulunan bir vakıf var.

Vakfın amacının (Kendi ifadeleriyle) küresel genç işsizliği kriziyle mücadele etmek, gençlerin öğrenmesini, kazanmasını ve gelişmesini sağlamak, eğitim, istihdam ve girişim programları sunmak için dünyanın dört bir yanında yerel ortaklarla birlikte çalışmak olduğu belirtiliyor.

Kısaca Kral III.Charles tarafından, Prens iken kurulan gençlerin işe, eğitime veya öğretime katılımını desteklemek için dünya çapındaki hükümetlerle birlikte çalışan, kâr amacı gütmeyen bir hayır kurumları ağı şeklinde de tanımlayabiliriz.

Kral III.Charles tarafından kurulan bu vakıf hakkında biraz daha araştırma yapıldığında; küresel genç işsizliği kriziyle mücadele etmek için 2015'te kuruldu ve bu yana dünya çapında gençleri destekleyen bir faaliyet içinde olduğu görülüyor. Ve faaliyetlerinin çok büyük ölçekte olduğunu da özellikle vurgulayabiliriz.

Vakıf, son 10 yılda gençlere yaptığı yardımlarla 1,4 milyar Sterlin (ISO Kodu:GSP) tutarında fayda sağlamış. Geçtiğimiz yıl Birleşik Krallık genelinde 46.000'den fazla genci desteklenmiş. (İngiltere’de 1.066 milyon Sterlin. İskoçya’da 145 milyon Sterlin harcamışlar)

Büyük bir organizasyon olan Prince's Trust'ın 1.100'ün üzerinde personeli ve yaklaşık 9.000 gönüllüsü ve yardımcı çalışanı bulunmaktadır.  https://princestrustinternational.org/

Kendileri için şöyle diyorlar: Gençlerin kendi geleceklerini inşa etmelerine yardımcı olacak programlar ve müdahaleler geliştirmek için yerel ortaklarla birlikte çalışıyoruz.

Gençlerin sesini küresel sahnede yükseltmeye ve onların ihtiyaçlarını işimizin tasarım ve sunumunun tam merkezine koymaya kararlıyız. Çabalarımız; sürdürülebilir küresel kalkınma hedeflerine ulaşmaya

Şu anda İngiliz Milletler Topluluğu dâhilinde ve Asya, Afrika, Karayipler, Orta Doğu ve Avrupa genelinde 20'den fazla ülkede faaliyetteyiz ve kuruluşumuzdan bu yana 50.000'den fazla gence destek olduk.

Misyonumuz gençleri öğrenmeye, kazanmaya ve gelişmeye teşvik etmektir. Başarılı olmak ve somut istihdam sonuçları sağlamak için gereken becerileri ve güveni geliştirmeye yönelik fırsatlar sağlıyoruz.

Uzmanlığımızı küresel bir yerel ortak ağıyla harmanlıyor ve gençlerin kendi geleceklerini inşa etmelerine yardımcı olacak programlar ve müdahaleler geliştiriyoruz.

Vizyonları için ise; “Her gencin başarılı olma şansı olmalıdır” sloganını benimsemişler ve 2018'den bu yana programlardaki gençlerin %66'sına iş ve eğitim sağlanmış.

Çalışma alanları olarak ülkeler takdim ediliyor: Yunanistan, Barbados, Jamaika, St. Lucia, Trinidad, Tobago, Sırbistan, Malta, Mısır, Ürdün, Gana, Kenya, Nijerya, Ruanda, Tanzanya, Karayipler, Uganda, Pakistan, Hindistan ve Malezya. Vakfın İngiltere ve İskoçya dışında en fazla yardım ettiği ve ilgilendiği ülke Yunanistan!

Yazımızın devamında; Kral III.Charles’ın “Helen/Yunan” tarafını irdelemek gerekiyor. Evvelâ Kral III.Charles’ın Helen tarafını, ardından Yunanistan Veliaht Prensi Pavlos'u ve bu vakıftaki rolünü ele alacağız.

III.Charles annesi II. Elizabeth'in 8 Eylül 2022'de ölümü üzerine tahta çıktı. Charles ve eşi Camilla; Birleşik Krallık ve İngiliz Milletler Topluluğu Kralı ve Kraliçesi olarak 6 Mayıs 2023'te, kraliyet törenlerinin hep yapıldığı, Westminster Abbey'de (Westminster Katedrali)  taç giydiler.

Kral III. Charles'ın taç giyme töreninde; Bizans İlahi Topluluğu, Rum Ortodoks ilahileri okudu. Bunun Kral'ın Charles'ın merhum babası Prens Philip'e saygı duruşu olarak yapıldığı açıklandı.

Bir evlat doğduğu zaman dinini ve milletini babasından alır. Peki, merhum Prens Philip neydi? Oğlu Charles nedir? Yunanistan’da Kral Charles için neden “Yunan Kral” derler?

Prens Philip, 1921 yılında Yunanistan ve Danimarka Prensi unvanıyla Yunanistan'ın Korfu adasında doğdu. Philip'in ebeveynleri, 1949'da Yunan Ortodoks rahibeleri için bir hemşirelik tarikatı kuran ve Tinos Adası’nda eğitim gören Yunanistan Prensi Andrew ve Battenberg Prensesi Alice idi. (Andrew ve oğlu Philip; doğumlarıyla birlikte ailelerinin Danimarka soyu nedeniyle Yunanistan ve Danimarka Prensi unvanları ile anılmaktadırlar)

Philip'in babası, Yunanistan Prensi Andrew ise İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından 1863'te imzalanan bir protokolün ardından Yunanistan Kralı seçilen, eski adıyla Danimarka Prensi Wilhelm olan I.George’un dördüncü oğluydu. (I.George, 1913'te Selanik'te suikast sonucu öldürülmüştür)

Prens Andrew'un kardeşi I.Konstantin, I.George'un ölümünden sonra Yunanistan Kralı oldu. 1920-1922 yılları arasında krallık yaptı. Britannica'ya göre, "Birinci Dünya Savaşı sırasındaki tarafsız ama esasen Alman yanlısı tutumu, Batılı Müttefiklerin ve Yunan rakiplerinin onu 1917'de tahttan indirmesine neden oldu"

Yukarıdaki kısa tarihçe ile II.Elizabeth döneminde kraliçe ile evlenerek aileye katılan Philip'in bir Helen olduğunu görüyoruz. İngiltere’nin II.Elizabeth dönemi ve ardından gelen prenslerin ise Philip'in soyundan devam ettikleri için resmen Yunan/Helen olduklarını görüyoruz. Zaten Charles da çok büyük bir Grekofil’dir. (Grekofil= Helensever)

Kral III.Charles, 2018'de Galler Prensi olarak yaptığı Yunanistan ziyareti sırasında Kathimerini'ye şunları söylemiş: "Her şeyin dışında, Yunanistan benim kanımda var ve onun antik kültürüne ve tarihine uzun zamandır hayranlık besliyorum." Yunanistan'ın birçok güzel ve eşsiz yeri var

Geçtiğimiz Eylül ayında Kraliçe II.Elizabeth'in ölümünün ardından Kral olan Charles şunları söylemişti: "Bu kadar derinden önemsediğim hayır kurumlarına bu kadar zamanımı ve enerjimi ayırmam artık mümkün olmayacak. Ancak bu önemli çalışmayı biliyorum. Başkalarının güvenilir ellerine geçecek"

Prens Pavlos’a geçmeden önce yazımızın başlığında bulunan Archonlar hakkında kısa bir bilgi vermek gerekiyor.

Archonlar; eski Patriklerden I.Athenagoras tarafından ABD’de kurulmuş, Rum Patrikhanesi’nin himayesinde Amerika’da yapılanmış, adeta bir devlet gibi organize edilmiş bir topluluktur. Fener Rum Patriği’nin başkanlığında sivil ve ruhanilerden oluşan adeta bir “Hükümet” modeli gibi çalışan üyelere “Archon” deniyor. Archonluk tüm imkânlarını “Megali İdea” emelleri için ortaya koyabilecek kişilerden oluşan “Paramasonik” bir yapılanmadır.

Rum Patriği I.Athenagoras, 1966 yılında “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adıyla bu derneği Amerika’da kurdu ve çok fazla kişiyi “Archon” unvanıyla donattı ve bu şekilde kilise bağlarının korunmasını amaçlamaktaydı.

Archonlar; şu anda ABD’de inanılmaz siyasi ve ekonomik güce sahiptirler ve her sene “Athenagoras İnsan Hakları Ödülü” adı altında bir ödülü yıllık geleneksel yemeklerinde kamuoyunda önemli yer arz eden kişilere vermektedirler. (Archonlar ile ilgili olarak sitedeki eski makalelerimizde hayli bilgi bulunmaktadır)

Archonlar bu sene ödülü Helen dedikleri kralın kurduğu “Prince's Trust International”a vermeyi kararlaştırdılar.  Ödül geleneksel yemeğin her sene yapıldığı yer olan New York Hilton Oteli'nde 21 Ekim 2023 Cumartesi akşamı verilecek.

Athenagoras İnsan Hakları Ödülünün Prince's Trust International”a verilmesine karar verilmesinin ardından bu ödülü almaya Kral gelemeyeceğini iletti ve kendisinden sonra en uygun kişi olarak vakfa başkan yardımcısı olarak seçtirdiği, Yunanistan Veliaht Prensi Pavlos'un bu seneki Athenagoras İnsan Hakları Ödülünü alması için görevlendirdi. Prince's Trust International'ın İcra Kurulu Başkanı Will Straw da kürsünün onur konuğu olarak bahsi geçen yemeğe katılacak.

Kral III.Charles etkinliğe katılamayacağı hususunda şunları söyledi: "Prince's Trust International'ın Başkan Yardımcısı Ekselansları Veliaht Prens Pavlos'un bu ödülü vakıf adına almayı kabul edeceğinden özellikle çok mutluyum” Veliaht Prensi Pavlos, 2015'teki kuruluşundan bu yana Prince's Trust International yapılanması içinde yer almaktadır. Sonuçta Yunan kökenli Kral Charles ile Prens Pavlos akrabadırlar.

20 Mayıs 1967 doğumlu olan Prens Pavlos; Yunanistan'ın son kralı II.Konstantin ve eşi Danimarka Prensesi Anne-Marie'nin en büyük oğludur. Prens Pavlos, Yunanistan tahtının varisi ve doğumdan itibaren veliaht prensiydi. Unvanını monarşinin kaldırılmasına kadar korudu. Babasının ölümüyle birlikte Yunanistan kraliyet hanedanının reisi oldu. (10 Ocak 2023 – günümüz)

Aralık 1967'de Yunanistan’da Albaylar Cuntası diktatör bir rejim ile Yunanistan’da idareyi ele aldılar. Tahta 1964'te oturan II.Konstantinos cuntaya karşı düzenlediği hareketin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yurt dışına çıktı. Ocak 2023’de vefat etti. Kraliyet mülkünün kamulaştırılması nedeniyle tazminat talep eden eski Kral'a Yunan devleti, 2003'te 13 milyon Avro’nun üzerinde tazminat ödedi.

Yunanistan’ın Krallık dönemindeki aileden olan Prens Pavlos’u İngiltere eski Yunanistan Kraliyet ailesini olarak tanımaya devam ediyor. Zaten yukarıda; “Sonuçta Yunan kökenli Kral Charles ile Prens Pavlos akrabadırlar” demiştik.

Ödül hakkında Buckingham Sarayı Archonların başkanı Anthony Limberakis'ten bilgi aldığını deklare etti ve şunları bildirdi: Kurucu ve Başkan olan Majesteleri Kral III.Charles adına Prens Pavlos’a güvenimiz tam olduğunu beyan ediyoruz"

Bu ödülü geçmişte alanların bazıları: İskenderiye Patriği, Ukrayna Metropoliti Epiphaniy, Başkan Joseph Biden (Başkan yardımcısıyken), eski Başkan Jimmy Carter, eski Başkan George Bush ve First Lady Barbara Bush, eski Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, Rahibe Theresa ve geçen sene COVID aşılarını geliştiren bilim adamları.

Fener Rum Patrikhanesinden yapılan açıklamaya göre Patrik Bartholomeos İngiltere ziyareti kapsamında, 25 Ekim 2022’de Buckingham Sarayı'nda Kral III.Charles ile bir araya gelerek yarım saatlik bir görüşme yapmışlar. Patrik Kral'ın Annesi Kraliçe II.Elizabeth'in vefatı nedeniyle taziyelerini ve kilise adına saltanat için dualarını ve iyi dileklerini iletmiş.

Patrik ile birlikte; Thyateira ve Büyük Britanya Başpiskoposu Nikitas, Laodikya Metropoliti Theodoritos ve Belçika Metropoliti Athenagoras ve Yunanistan'ın İngiltere Büyükelçisi Ioannis Raptakis ve Yunanistan Büyükelçisi Matthew Lodge; görüşmenin ardından Kral III.Charles’a takdim edilmişler.

Kral III.Charles’ın Yunanlılığını biraz daha irdeleyelim!

Yunanistan basınında Charles için “Yunan Kral” dendiğini yazmıştık. Sebep çok basit! Prens Charles’ın babası Philip, Corfu adası doğumlu. Tarihçilerin rivayetine göre Philip çocukluğundan itibaren Yunan geleneklerine ve Helen idealine fazlasıyla tutkun. Ve bu tutkunlukla çok uzun sene İngiltere Kraliçesi’nin eşi olarak İngiltere’de yaşadı.

Kraliyet tarihi uzmanı Hugo Vickers ''Prens Philip bir Yunan prensidir” diyor. Vickers'a göre Kraliçe'nin ve Prens Philip’in Yunanistan'a hiç gitmeyişinin nedeni Yunanistan'da monarşinin başına gelenler.

Kral III.Charles, Yunanistan'ın Glucksburg Hanedanı'nın ilk hükümdarı olan Yunanistan Kralı I. George'un torunudur. Buna karşılık, Charles'ın babası merhum Prens Philip zaten Yunandı ve babası Yunanistan Prensi Andrew idi. Kral Charles, hem Galler Prensi sıfatıyla hem de özel ziyaretler kapsamında Yunanistan'ı birçok kez ziyaret etti. 2018 yılında yaptığı resmi ziyarette, Yunan Devrimi'nin İki Yüzüncü Yıl Törenlerine katıldı.

Sonuçta, Yunan kanı taşıyan İngiliz monarşisinin olması çok önemli ve potansiyel olarak Yunanistan için avantajlı. Kral Charles, ülkede politika kararlarını doğrudan etkileyemese de Yunanistan ziyareti gibi hamleler, iki ülke arasındaki ilişkilerin değerli ve stratejik olduğunu ortaya koyuyor.

Kral Charles’ın eski hanedanın son temsilcisi olan Prens Pavlos’u ABD’ye, çok etkin bir yapı olan Archonların yıllık ödül törenine göndermesi bize göre Prens Pavlos’u ABD’de parlatmaktır.

21 Ekim’de yapılacak bu törenden sonra ya da önce Prens Pavlos’u Başkan Biden ile bir araya getirirlerse hiç şaşırmayacağız.

------------------------

https://21yyte.org/tr

http://soyledik.com/tr/

6 Ekim 2018 Cumartesi

RUS PATRİKHANESİ TÜRKİYE'DE KİLİSE AÇARSA


2 Ekim’de Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin Sen Sinodu; Rum Patrikhanesi’nden ayrı olarak Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verilmesi meselesini içeren bir toplantı yapmaya başladı. Rus Patriği Kirill ise haber aldığı bu toplantı öncesinde Atina ve Başpiskoposu Hieronymos'a Ukrayna Kilisesi sorunu konulu bir mektup yolladı.

Patrikhane yanlısı yayınlar yapan Yunan “Romfea” Haber Ajansı Rus Patrikhanesi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Volokolamsk Metropoliti Hilarion ile bu toplantı ve gönderilen mektupla ilgili bir röportaj yaptı.
Yapılan röportajın içeriği Yunan/Rum kaynaklarının söylemleri çarptırma huylarına maruz kalmamak için Rus Patrikhanesi’nin resmi yayın organı olan https://mospat.ru üzerinde de aynı gün, eşzamanlı yayınlandı. Romfea’da bazı cümlelerin anlamları her zaman olduğu gibi değiştirilerek yayınlandığı da zaten görüldü.
Rus kaynaklarını baz alarak alıntılarsak röportajın bazı satırbaşları şöyledir:
Romfea: Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin Sen Sinodu Konseyi bugün çalışmalarına başlıyor. Beklendiği gibi, Konsey'de Ukrayna'daki dini durum ve Rus Kilisesi ile Konstantinopolis Patrikhanesi arasındaki kriz de görüşülecektir. Ukrayna meselesinin Yunanistan Sen Sinod’unda görüşülmesine ne diyeceksiniz?
Hilarion: Rus Patriği Kiril bilindiği gibi dün Yunanistan Başpiskoposu Hieronymos'a bir mektup yolladı. Mektubun ana konusu Ukrayna’ydı. İçinde Rus kilisesinin bu konudaki konumu var ve mektubun Yunanistan Kilisesi Konseyi'nde tartışılacağını düşünüyorum. Ukrayna Kilisesi'nin, Moskova Patrikhanesi'nde kendi kendini yöneten bir kilisenin hâlihazırdaki durumunu en iyi şekilde değerlendirdiğini vurgularım. Bununla birlikte, Ukrayna’nın kanuni dinî yöneticilerinin görüşü göz ardı edildi ve Rum Patrikhanesi, Ukrayna’nın özerklik projesini uygulamak için Kiev’e iki temsilci atadı. Ukrayna hükümet yetkililerinin temsilcileri bu konuda siyasi emelleri için çalışıyorlar
Romfea: Romanya Kilisesi ve 19. yüzyılda Konstantinopolis'ten özerklik alan diğer kiliselerin özerkliklerinin ilan edildiği bir dönemde de benzer eylemler yapılmadı mı?
Yunanistan, Romanya, Sırbistan ve Bulgaristan örneğinde, mevcut kanonik yöneticilerin devre dışı bırakılmaları yapılmamıştı. Ama bunu Ukrayna'da yapmayı planlıyorlar. Ortodoks kiliselerinde kimin özerkliğe izin vermeye yetkili olduğuna dair farklı yaklaşımların olduğunu biliyoruz.
Hilarion: Rum Patrikhanesi tarafından yapılan eylemler ve Bartholomeos’un Ukrayna'da özerklik sürecinin devam edeceğini ima eden temsilcilerinin ifadeleri, Rus Ortodoks Kilisesi'ni misilleme tedbirleri almaya zorladı. Rus Kilisesi'nin kanonik (Kanon=Dinî kanun) topraklarının bütünlüğü konusunda bariz bir tecavüz karşısındayız. 14 Eylül'de Sinodumuz Rum Patrikhanesi'nin papazlarıyla yapılan tüm kutlamaları askıya almaya karar verdi.
Rus Patrikhanesi Kiev Metropolitliği’nin Moskova Patrikhanesi'ne ait dini mülkü olduğunu tartışılmaz belirten tarihi gerçekleri sunan bir ifadeyi de kabul etti. Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin birçok yetkilisini tanıyorum ve çoğunun sözde Ukrayna özerkliği ile ilgili olarak neler olup bittiğine ilişkin gerçekleri bildiklerine yürekten inanıyorum. Ukrayna Kilisesi’nin özerkliğine ilişkin Rum Patrikhanesi tarafından atılacak tek taraflı eylemler tüm Ortodoksluğun birliği için en trajik sonuçlara yol açabilir.
Fener Rum Patrikhanesi, Ukrayna Kilisesi'ne otosefallik (özerklik) verilmesini gerekçelendirmek için tarihi belgeler içeren iddiasıyla Eylül sonlarında bir rapor yayınladı. Rapora tepki gösteren Rus Ortodoks Kilisesi ise raporda Ukrayna Kilisesi tarihinin bilinçli olarak çarpıtıldığını vurguladı.
Raporu değerlendiren Rus Ortodoks Kilisesi Dış İlişkiler Departmanı yetkilisi Nikolay Balaşov, Fener Rum Patrikhanesi'nin Ukrayna Kilisesi'nin tarihi hakkında sunduğu belgelerin güvenilmez olduğunun altını çizerek, gerçeği ortaya çıkarmak için arşiv belgeleri esas alınarak ciddi bir bilimsel tartışma yapılması gerektiğini kaydetti.
Ukrayna Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko, Fener Rum Patrikhanesi'nin, Moskova'nın izni olmadan tüm devletlere bağımsız kilise oluşturma hakkı verme yönünde karar aldığını aktararak, "Bu kararı göz önüne alacak olursak ilk sırada Ukrayna'nın ulusal kilise oluşturma hakkı olabilir" demişti. ABD-Rus savaşı olarak nitelediğimiz bu durum için çok net olarak “ABD’nin desteklediği Rum Patrikhanesi’nin, Rus Patrikhanesi ile bir savaşıdır” diyebiliriz. Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko da bu kavgayı yakında yapılacak seçimlerde arkasına ABD desteğini alarak siyasi bir koz olarak kullanmak için desteklemektedir.
Yazımızın bu kısmından sonra çok önemli iki Rus bilim adamının (Bizce devlet söylemi niteliğindeki)  ifadelerine yer vereceğiz.
10 Eylül’de Moskova Devlet Dil Üniversitesi'nden din bilimci Profesör “Roman Silantyev” Ukrayna Kilisesi'nin bağımsızlık talebini destekleyen İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne, Türkiye'de Moskova Patrikhanesi'ne bağlı metropolitlikler kurarak simetrik yanıt verilebileceğini söyledi ve “Moskova Patrikhanesi'nin de bu eyleme karşılık olarak Türkiye'de kiliseler, metropolitlik kurulması Fener Rum Patrikhanesi'nin tutumuna simetrik yanıt olacaktır. Rus Ortodoks Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi'nin başkanlık ettiği yapılardan çıkıyor” dedi.
Bir diğer Rus bilim adamı olan ilahiyat uzmanı “Arkadiy Maler” de eş zamanlı olarak 15 Eylül’de Fener Rum Patrikhanesi ile iletişimin kopması halinde Rus Ortodoks Kilisesi'nin Türkiye’de kendi kiliselerini açabileceğini söyledi. “Eğer Kilisemiz Fener Rum Patrikhanesi ile ayinsel iletişimi keserse -ki kesmiştir- Rum Patrikhanesi’nin meşru sahası eskisi kadar değerli olmayacak ve biz, bu sahalarda, yani Türkiye, Kuzey Yunanistan'da, Ege’deki adalarda ve istediğimiz yerde kendi ibadethanelerimizi açma hakkımızı saklı tutacağız. Çünkü bu Kilise, bizim için tam anlamıyla Kilise olmaktan çıkmış olacak
Bu iki Rus bilim adamının ortak söyleminin Rusya’nın şu andaki resmi politikasını yansıttığı kanaatindeyiz. Şimdi Rusya’nın Türkiye’de kiliseler açma düşüncesine ani tepki ile karşı çıkanlar olacaktır.
Türkiye’de apartman dairelerinde merkezi belli olmayan, finansörü belli olmayan, içinde birkaç eşya ve obje ile adına “Kilise” denen çok sayıda kilise var! Bunlar misyonerlik yapıyorlar, boşlukta olan bireyleri aralarına alarak Hıristiyanlaştırıyorlar.
Hıristiyanlıkla ilgili bilinmesi gereken birkaç önemli husus vardır.
Batı Kilisesi olarak tanımlanan Katolik Kilisesi ile daha yakın bir tarihsel geçmişi olan Protestan kiliseler; “Ümmetçi” bir davranış sergilerler. Dini öğretilerinde ve faaliyetlerinde ulusalcılık ve milliyetçilik ön planda değildir. Özellikle Protestanlarda daha fazla görülen misyonerlik faaliyetlerinin amacı; olabildiğince insanı kendi kiliseleri çatısı altında sadece inanç yönünden toplamaktır ve bu da zaten misyonerliğin temel felsefesini oluşturur.
Doğu Kilisesi’ndeki yani Ortodokslukta ise durum farklıdır. Çünkü burada ümmetçilik yoktur. Ulusalcılık ve milliyetçilik ön plandadır misyonerlik ve “Hıristiyanlaştırma” faaliyetleri de yoktur. Ortodoks mezhebine bağlı kiliselerde ön planda olan daima milliyetçiliktir. Ortodoks kiliseleri bir yandan otonomilerini, dini özgürlüklerini sağlamaya çalışırken öte yandan Fener Rum Patrikhanesi’nin “Ekümeniklik” iddiası ve “Tüm Ortodokslar Helen’dir” felsefesi ile kurmaya çalıştığı baskı ile uğraşırlar. Bu reddedilmesine karşın din adına milliyetçilik yani “filetizm”dir.
Şu an ABD-Rus savaşı olarak görünen Rum Patrikhanesi ile Rus Patrikhanesi’nin savaşında misyonerlik ve Hıristiyan yapılmak istenen bireyler yoktur! Günümüzde sıkça telaffuz ettiğimiz “Evanjelistler” en baş misyoner grubudur.
Şu hususlar çok önemli:
Rusya kendi patrikhanesini doğal olarak koruyor. Ülke Ortodoks, Patrikhanesi de Ortodoks yani tepki doğal…
Yahu siz Amerikalılar, “Protestan” ağırlıklı bir ülkesiniz, Evanjelistler siyasetinizde çok etkili. Katolikleriniz de var ama ağırlığınız ve geçmiş birçok devlet başkanınız çoğunlukla Protestan!
Yahu siz Amerikalılar, “Rahip Brunson” vasıtasıyla Protestanlara arka çıktığınızı biliyoruz ama Türkiye’de bulunan Katoliklerle ilgili tek bir destek sözünüzü duymadık. Bu belki de Vatikan’a sempatiniz olmadığından kaynaklı olabilir!
Neden Ortodoks olan Rum Patrikhanesi’nin bu kadar arkasındasınız?
Ukrayna Kilisesi meselesi de siyasidir. ABD operasyonudur! Önümüzdeki zamanlarda başka boyutlar alacağı da şimdiden anlaşılmaktadır.
Gelelim “Ruslar –bir ihtimal- Türkiye’de kilise açsalar ne olur?” sorusuna!
Ülkemizde 1400 civarında Rum Cemaati mensubu ve 70 civarında kiliseleri ve onlarca papazları var. İçimizdeki Grekofiller ise bu insanları mazlum, ezilen, baskı altında bireyler olarak tanımlıyor ve Türkiye aleyhine içte ve dışta faaliyetlerde bulunuyorlar! Oysaki Rum Cemaati mensupları özgürce ibadetlerini yapıyorlar. Patrikleri özel günlerde, resepsiyonlarda Devlet protokolüne çağırılıyor.
Denilecek tek şey: “İnsaf Yahu
Misyonerlik ağırlıklı olarak “Protestan” kiliselerde yapılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Ruslar Ortodoks’tur ve asla misyonerlik amacıyla kilise açmazlar. Bu Ortodoksluğun doğasında yoktur.
Siz! Rum Patrikhanesi için özgürlük çığlıklar atanlar. Ne dersiniz? Rumlara ve diğer gayrimüslim cemaatlere sağladığımız imkânları ve gösterilen sevgiyi ülkemizdeki Ruslara da sağlasak. İçimizde yerleşik durumda yaşayan on binlerce Rus vatandaşının olduğu biliniyor, bunlar da ibadetlerini özgürce yapsalar?
İnanın ki arkasındaki sonsuz ABD desteğine rağmen Rum Patrikhanesi’nin tüm forsu biter!




RUM PATRİKHANESİ'NİN EKÜMENİKLİK İDDİASINA PROTESTAN ABD'NİN ARCHONLARINDAN DESTEK



Fotoğraf: Şikago Metropoliti Nathaniel, Senatör Jim Abeler, Senatör Karen Housley, Archonlardan John Manos, Gus Pablecas, William Spell Minnesota Eyaleti Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nin karar belgeleriyle poz veriyorlar.


ABD’de en etkili lobi olan Archonların etkisi ile ABD eyaletlerinin 45’inin senatolarında ve temsilciler meclislerinde, Rum Patrikhanesi’nin "Ekümenik"liğinin Türkiye tarafında tanınmasını sağlamak ve “Heybeliada Ruhban Okulu”nun yeniden açılması konusunda Türkiye’ye baskı yapılmasını öngören resmi nitelikli alınmış kararları 23 Mart 2018 tarihli makalemizde ele almıştık. Ve bu kararlara 45. olarak eklenen Indiana Eyaleti’nin kararlarını Mart tarihli makalemizde irdelerken Rum Patrikhanesi adına sunulan ve Türkiye aleyhine ağır söylemler içeren başlıklar bulunan bu karar tasarılarının, eyaletlerin hem senatolarında, hem de temsilciler meclislerinde onaylandığını ve aşağı yukarı ortak bir metin kullanıldığını da dile getirmiştik. 

Geçtiğimiz Eylül ayının son haftasında “Minesota Eyaleti” de bu kervana 46. eyalet olarak eklendi ve bu şekilde ABD’nin nüfusunun % 95’ine tekâmül eden bir kitlenin hem temsilciler meclislerinde hem de senatolarında Türkiye aleyhine, sözde din özgürlüklerini kısıtlayan bir ülkeymiş gibi kararlar alındı.

Minnesota’nın Temsilciler Meclisi ve Senatosu da ayrı ayrı olarak ama ortak metin ile diğer eyaletler gibi Türk Hükümeti’ni hedef aldı ve Rum Patrikhanesi ile diğer dini azınlıklar için din özgürlüğü ve bunların insan haklarının garanti altına alınması için baskıcı bir pozisyona girdi!

Bu son kararda; 1914'te Türkiye’de 1,8 milyon civarı Rum olduğu iddia ediliyor ve “Türk Hükümeti, Ekümenik Patrik Bartholomeos'un ekümenik karakterini tanımayı reddediyor ve onu, Türkiye'de kalan 2500 kadar Ortodoks Hıristiyan'ın başpiskoposu olarak tanımıyor” yazılıdır ama bu şeklideki ifade çelişkilidir!

Türkiye’nin Rum Patriğini Türkiye’deki Rum Ortodoksların başpiskoposu olarak tanımadığı iddiası çok yanlış! Türkiye Bartholomeos’u Rum Patriği olarak kabul ediyor ama Ekümenik Patrik olarak kabul etmiyor. Patriklik ise başpiskopostan üst bir rütbedir. Türkiye’yi kötülemek niyetiyle kendi kendilerine rütbe tenzili yapmışlar. Niyet kötü ve olayı çözümleyemeyenler bu söylemlere balıklama dalıyorlar. Ülkemizde çokça bulunan “Bizanssever”,”Yunansever” ya da başka bir söylemle “Grekofil” var. Bunlar başta üniversitelerde kümelenmişlerdir. Medyamızdaki Grekofillerin sayısını da azımsayamayız.

Minesota Eyaleti’nin aldığı kararlarda bir başka çelişkili durum da şudur: İleriye yönelik seçilecek patriklerin illaki TC vatandaşı olma şartı eleştiriliyor. Böyle bir hak isteniyor! Bu hususun son aylarda ısrarla yinelenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda çok sayıda Yunanistan ya da ABD vatandaşı papaza TC vatandaşlığı verilmiştir. Bu hususun sorun olarak lanse edilmesi de enteresandır.

29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai” olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir imtihana tabi tutmaktadır. Bu hususun ne kadar haksız bir iftira olduğunu anlamak için TC vatandaşı yapılan papazlar ile ilgili aşağıda 2 makalemizin linkini veriyoruz. 

https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/buyukada-yetimhanesi-ile-vatandasliga.html

https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/turk-vatandasi-yapilan-rum-papazlari.html

Bildirilerde ayrıca Türkiye’nin, Ortodoks Kilisesi'ne ait yüzlerce kiliseye ve diğer mülklere el koyduğu ve 1971'de, gelecekteki Kilise liderlerinin eğitiminin ana merkezi kabul edilen Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmasını “zorla” kapatma olarak sunulmaktadır. Oysaki 1971’de çıkan YÖK Yasası’na uymayı kabul etmedikleri ve YÖK’e bağlanmak istemedikleri için Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitimine kendilerince ara verilmişti.

ABD’de yayın yapan sivil toplum kuruluşu görünümünde, fakat “Devlet Destekli” ve genelde Türkiye aleyhine makaleler yayınlanan “The Persecution of Christians” (Hıristiyanlara Zulüm) adlı bir haber sitesinde 3 Ekim 2018’de uzun bir makale yayınlandı.

Makaleden bazı satır başları şöyledir:

“Bu makale Türk Hükümeti’nin Ekümenik Patrikhane ve Ekümenik Patriğe karşı olan tavrını gösteren hayati bir makaledir!  ABD'nin Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) Dünya’daki din özgürlüğü ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunda 2. Seviye ihlal edenler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu üzüntüyle not ediyoruz.

Türkiye’de dini özgürlük ihlalleri sistematik devam etmektedir. Uluslararası insan hakları topluluğunun dikkatini, Ekümenik Patrikhanenin ve tüm Hıristiyanların Türkiye'deki durumuna çekiyoruz.

(Gatestone Enstitüsü’nde yazılar yazan bir Türk olan “Uzay Bulut”un 2 Ekim 2018’de bahsi geçen enstitüde İngilizce yayınlanan  “Türkiye: Camiler İnşa Etmek, Hıristiyanlığı Silmek” başlıklı makalesinden alıntılar yapılmış. Uzay Bulut: Heybeliada Cam Limanı’nda bulunan eski verem sanatoryumu arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini de yazısında tenkit ediyor. Uzay Bulut ve Türkiye karşıtlığı içeren yazıları ile ilgili internet üzerinde çokça link bulunabiliyor)

Uzay Bulut Almanya’da açılan camii ve Heybeliada Ruhban Okulu karşılaştırmasını şöyle yapıyor:

Türkiye'nin en son camisi Almanya'da açılıyor iken, en büyük Hıristiyan Ortodoks teoloji okulu, Türk Hükümeti’nin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalı kalmıştır. Dahası, kapalı bu Hıristiyan okulundan bir kilometreden daha kısa bir sürede, toplam 200 dönümlük bir alana yayılan büyük bir İslami çalışma merkezi kurulacak.

Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk Hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor…

Türk Hükümeti, Dünya çapında İslam'ı teşvik etmek için uzun vadeli bir çaba kapsamında yüz milyonlarca dolarlık bütçe ile cami yaptırdı…

29 Eylül'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Köln kentinde yer alan “Köln Merkez Camii”nin açılışını yaptı. Bu arada, Almanya'da büyük bir cami açıldı ama Marmara Denizi'ndeki Halki (Heybeliada) adasında bulunan en büyük Hıristiyan Ortodoks ilahiyat okulu, Türk Hükümetinin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalıdır.

Bu arada, Türk Hükümeti Türkiye'deki Hristiyanlık mirasını yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Ortodoks Teoloji Semineri, Hıristiyanların Türkiye'de maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığın günümüzdeki bir simgesi haline gelmiştir.

Yazının devamında The Persecution of Christians” sitesinin yazarı; Heybeliada’da bulunan uzun süredir metruk durumdaki Verem Hastanesi arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis edilmesini ise tenkit ediyor. “Adeta hakaret eder gibi Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden açmak yerine, Diyanet Vakfı’na arazi tahsis ediyorlar” sözleriyle bunu kendilerine bir hakaret telakki etmişler ve bu husus şu ifadeler ile dile getirilmiş:

Heybeliada Rum cemaati mensuplarının ikamet ettiği Türkiye'deki birkaç yerden biridir. Türk Hükümeti’nin Heybeliada’da büyük bir İslami merkez inşa etmesi tesadüf değildir! Bu, İslamlaştırma politikasının, bölgedeki Yunan kültürel mirasının ve Ortodoks Hıristiyanlığın ortadan kaldırılmasını daha da ileriye götürecek bir projenin ayak sesleridir. Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu kapatan Türk hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına harcıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı; Heybeliada Ortodoks Okulu’nun yanında İslami merkez kurmayı planlayan hükümet ajansıdır. Diyanet’in geçen yıl toplam yıllık bütçesi, Türk basınına göre sağlık bakanlığı ve içişleri bakanlığı da dâhil olmak üzere 12 bakanlığın bütçelerini aşarak 8,1 milyar liraya (1,38 milyar dolar) ulaştı

Diyanet Vakfı’na Türkiye topraklarında bir arazi tahsis edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine yorum yapmak ile bir yerde camii inşa edilmesi için bütçe ayrılmasına yorum yapmak sanırım hiçbir Yunanlının “HADDİNE” değildir! 

-----------------------------


7 Eylül 2018 Cuma

ORTODOKS DÜNYAYA HÜKMETME GİRİŞİMLERİ: ABD-RUSYA GİZLİ SAVAŞI


“Rusya- ABD çatışması, kiliseler ve Ukrayna üzerinden sürüyor. Fener Rum Patrikhanesi’nin 1-3 Eylül’de düzenlediği “Synaxis Toplantısı”nda Ukrayna Kilisesi'nin statüsü de tartışıldı. 31 Ağustos'ta da Rus Patriği Kiril İstanbul'daydı ve "Hiçbir kilise başka bir Ortodoks Kilisesi'nin pozisyonuna aykırı bir şekilde karar veremez.” mesajı vermişti...„




 Fener Rum Patrikhanesi’nin üç yılda bir düzenlediği,  “Synaxis Toplantısı” olarak tanımlanan, dünya genelindeki Rum/Yunan Ortodoks üst rütbeli din adamlarının katıldığı bir toplantı 1-3 Eylül tarihleri arasında İstanbul Taksim’deki Aya Triada Rum Kilisesi’nde, Rum Patriği Bartholomeos'un başkanlığında yapıldı.

Bu mekânın seçilmesinde gösteriş faktörünün en planda olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü geçmişte yapılmış bu tür toplantılar genelde Patrikhane içindeki Aya Yorgi Kilisesi içinde yapılmıştır. Aya Triada Kilisesi mimari olarak gerçekten çok görkemlidir ve bir süre önce büyük bir restorasyon yapılmıştır.

Toplantı ile ilgili olarak dışarıya çok az bilgi sızdı. Patrikhane’nin yayın organlarında ise bu konuda haber yayınlanmadı. Bartholomeos’un basına verilen kapanış konuşmasında ise dini cümleler, Hıristiyanlık birliği, temenniler görüldü.

Oysaki alınan bilgilere göre; 1-3 Eylül’de yapılan bu toplantıda en önemli konu başlığı, son zamanlarda gündemde bulunan ve dinî olmaktan çok siyasi bir boyutta süregelen Ukrayna Kilisesi’nin statüsü oldu. Bu makalemizde Rum Patrikhanesi ile Rus Patrikhanesi arasında uzunca bir süredir sorun olarak devam eden Ukrayna Kilisesi’nin dinsel statüsünü irdelemiyoruz. Bu hadisenin siyasi bir boyutu vardır ve bu boyut ABD ile Rusya arasında bir gövde gösterisi durumundadır.

31 Ağustos’ta yani toplantıdan bir gün önce Rus Patriği Kiril ve bir heyet İstanbul’a gelerek Rum Patrikhanesi’nde bir görüşme yaptılar. Bu görüşmenin yapılacağı her iki patrikhanenin web sitelerinde bir ay öncesinden bildirildi. Fakat bu süre içinde yapılacak görüşme ile ilgili başka bir paylaşım yapılmadı.
Ve ardında bir sır perdesi bıraktı!

Rum Patrikhanesi’nin itiyat haline gelmiş bir davranış biçimi vardır! Her görüşmenin ardından direk ya da birinin üzerinden kendi emelleri doğrultusunda beyanlar verirler. Rum Patrikhanesi’nin metropolitlerinden olan Fransa Metropoliti Emmanuel Adamakis’in,  süregelen Synaxis Toplantısı dâhilinde bu konuda önemli bir öneride bulunacağı şeklinde bazı Yunan/Rum sosyal medya hesaplarında paylaşımlar yapıldı. Fakat hemen ardından bahsi geçen yandaş hesaplarda sanki tekzip gibi şu ifadeler yer aldı: “Fransa Metropoliti’nin konuşmasının kamuoyuna duyurulması beklenmiyor!

Yazımızın devamında görüleceği gibi Rus Patrikhanesi’nin 2. Adamı olan Volokolamsk Metropoliti Hilarion bunun yapılmaması için çok açık bir şekilde “Konuşursanız konuşuruz” şeklinde tehditkâr bir mesaj verdi. Zaten Fransa Metropoliti Emmanuel’in Synaxis Toplantısı süresinde ne önerdiği ya da söylediği dışarı sızmadı!

RUS PATRİĞİ KİRİL İSTANBUL’A NE İÇİN GELDİ ve NEDEN HEMEN DÖNDÜ?

Rus Patriği Kiril’in gelişi ve gidişi ve ardından Patrik Kiril’in Atatürk Havalimanı'nda Rus medya unsurlarına verdiği beyanlar ile Rus Metropolit Hilarion’un döner dönmez aynı gün yaptığı basın toplantısını irdelemek gerekiyor. Çünkü ortada dinî denilebilecek bir sorun yok! Rus ve ABD çatışması var!

Süreç şöyle işledi: Rus Patriği Kiril ile aralarında Volokolamsk Metropoliti Hilarion ve Arhimandrit Nikolay Balashov'un da bulunduğu bir heyet 31 Ağustos’ta Atatürk Havalimanı'ndan İstanbul’a geldiler. Kendilerini Patrikhane’nin metropolitlerinden Sassima Metropoliti Gennadios ve Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Podjelyshev havaalanında karşıladı.

Rus Patriği ve heyeti Rum Patriği Bartholomeos ve Patrikhane’deki rütbeli papazlar ile bir karşılaşma gerçekleştirdiler. Bartholomeos Rus Patriği ve heyetine özetle; “Sizinle ve Sinod üyelerinizle buluşma fırsatına sahip olmaktan mutluluk duyuyorum.  Kiliselerimiz her çağda dünyadan gelen çeşitli zorluklar ve problemlerle karşılaşırlardı ama bizler Tanrı'nın lütfuyla her zaman ortak bir dil buluruz. Sanırım politikacıların diyalogları ve bizim tarafımızdan düzenlenen diyaloglar arasında bir fark vardır. Politikacılar tarafından düzenlenen bir diyalogda, her iki taraf kendi ülkesinin çıkarlarını savunuyor, oysa Ortodoks Kilisesi içinde düzenlenen bir diyalog farklı bir doğaya sahiptir” dedi. 

Yunan/Rum kaynaklarında bu görüşme ile ilgili olarak ise (farklı medya unsurlarında ortak söylem şeklinde) şu şekilde haberler yer almıştır.

Ekümenik Patrikhanesi ve Moskova Patrikhanesi'nin uzun süredir devam eden tartışması, her iki tarafın da Ukrayna Kilisesi'nin bağımsızlığı konusundaki görüşlerini sunmasıyla tamamlandı.
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Fener’in Ukrayna Kilisesi ile ilgili olarak ne istediğini dile getirdi ve tüm kiliselerden bir iyi niyet kanalı şeklinde arabuluculuk yapılmasını ve ilişkilerde herhangi bir ihlal olmaması gerektiğini söyledi. Bu ruh hali Moskova'da da zaten biliniyordu.

Bir başka kaynakta şu ifadeler bulunuyor: “Siyasi boyutla ilgili olarak, Atina-Moskova ilişkilerinin de ayrıca krizde olduğu, Başkan Erdoğan ve Putin’in ise balayında olduğu unutulmamalıdır. Her durumda, Ekümenik Patrikhane’nin Yunanistan ve Kıbrıs Kiliselerinin desteğine ihtiyacı vardır.

İKİ PATRİK ARASINDAKİ İÇERİĞİ AÇIKLANMAYAN GİZLİ GÖRÜŞME

Bu karşılamanın ardından iki patrik baş başa iki buçuk saat süren bir görüşme yaptılar. Rus tarafından yapılan açıklamalarda bu iki buçuk saat süren bir görüşme ile ilgili “Hiç bir açıklama yapılmaması kararı” alındığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda; Metropolit Hilarion’un “Konuşursanız konuşuruz” şeklindeki tehditkâr söylemi de Yunan/Rum tarafına bir ikaz mahiyetindedir.

Ukrayna Kilisesi meselesi basit bir konu değildir. Rus Patrikhanesi doğal olarak Rusya’nın politikası doğrultusunda hareket etmektedir. Rum Patrikhanesi de direk ve açık olarak ABD politikası doğrultusunda hareket etmektedir.

Rus Patriği çok güçlü bir kişidir ve Rusya’da çok önemli bir makamdır. Bu aşamada; “Rum Patriği’nin ayağına geldi” demek çok anlamsız olur. Rus Patriği Kiril’in Synaxis Toplantısı’dan bir gün önce gelmesi ve Rus Patrikhanesi adına Rus Metropolit Hilarion’un “Susun yoksa konuşuruz!”  anlamına gelen tepkisini ilerleyen günlerde “Rus–ABD” çatışması dâhilinde anlayacağız…

Rus Patriği Kiril, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda dönüş uçağına girmeden önce Rus gazetecilere şu açıklamalarda bulundu: "Son toplantımızdan sonraki iki yıl içinde çok şey oldu. Bugün kardeşçe bir tartışma yaptık ve gündemdeki tüm sorunları tartıştık. Umarım daha iyi bir dünya yaratmak için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Patrik Bartholomeos’un onayı olmadan, ne konuştuğumuzu size söyleyemem. Ama bilmediğiniz bir sır ya da bir şey yoktur. Tartışmamız haklıydı. Dünya’daki sorumluluklarımızı kendisi de anlıyordu.  Dünya hızla değişiyor ve hiçbir kilise başka bir Ortodoks Kilisesi'nin pozisyonuna aykırı bir şekilde karar veremez.”

VOLOKOLAMSK METROPOLİTİ HİLARİON’UN BASIN TOPLANTISI

Rus Patrikhanesi'nin Dış Kilise İlişkileri Bölümü Sorumlusu Volokolamsk Metropoliti Hilarion ise 31 Ağustos’ta Rusya’ya döndükleri anda bir basın toplantısı yaparak aşağıdaki hususlarda konuştu:

Patrik Bartholomeos tarafından karşılandık. Toplantının ilk kısmı resmi formatta gerçekleşti. Burada tüm İstanbul Patrikhanesi üyeleri hazır bulundular. Patrik Hazretleri kısa bir açıklamada bulunarak konuklarını selamladı. Daha sonra iki patrik Bartholomeos'un ofisinde gizli bir görüşme gerçekleştirdiler.

Görüşme yaklaşık iki buçuk saat sürdü ve çok samimiydi. Bu toplantı her şeyden önce, iki patrik arasındaki kişisel ilişkilerin güçlendirilmesi için önemlidir. Ve elbette iki kilise arasındaki ikili ilişkilerin güçlendirilmesi için yapılmıştır. Tabi ki en önemli gündem Pan-Ortodoks birliğinin sorunudur.

Soru: Patriklerin Ukrayna'daki kilise durumunu tartıştıklarını söylediniz. Hangi sonuçlara varıldı?

Hilarion:  “İki patriğin konuşmalarının içeriğini ifşa etme hakkına sahip değilim. Patriklerin görüşmesinin  içeriği üzerinden  spekülasyon yapmak için açık medya organları çok heyecanlılar ve toplantı hakkında daha biz konuşmadan bilgi vermeye başladılar.  

Yine de sizlere iki patrik arasındaki konuşmanın içeriğinin İstanbul Patrikhanesi yetkilileri tarafından açıklanmaya başlanması durumunda yorum yapabileceğimizi ifade edebilirim. Karşı taraftan bir açıklama yapılmadan, herhangi bir spekülasyona mahal verilmemelidir. Lütfen bilgi olmadan yapılabilecek yorumlara alet olmayınız.”

Soru: Yunan medya araçlarına bakarak, Metropolit Emmanuel patriklerin toplantısı hakkında ve Ukrayna’daki durum hakkında yorumda bulundu. Bu beyan gerçek midir?

Hilarion:  “Metropolit Emmanuel'in bugün medya araçlarındaki ifadesine dikkat çekmek istiyorum.  Bence çok ayrık fikirli bir pozisyondadır ve bunun teyit edilmediğini de anımsatırım.
Elbette ki Rus Kilisesi'nin çeşitli konularda kendi görüşleri vardır. Bunları asla gizlemedik. Yani, birbirimize söyleyebileceğimiz, temelde yeni bir şey yoktur.  

Bugün bu toplantıda herhangi bir karar verilip verilmediğini sordunuz. Her iki Ortodoks Kilisesi bir dini konsey (Sen Sinod) tarafından yönetildiği için iki patriğin bir araya gelip ancak karar veremediklerini belirtmek isterim.” 

Volokolamsk Metropoliti Hilarion ayrıca Synaxis Toplantısı’nın ardından bir beyanat veren Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko'nun ifadelerine de sert tepki gösterdi ve bunun Ukrayna'daki bugünkü liderliğinin popülerliğini artıracak ve yakında yapılacak olan seçim için kullanmak istediği bir siyasi plan olduğunu söyledi ve "Mevcut Ukrayna Hükümeti bir sonraki seçime kadar altı ay süreyle daha iktidarda kalmak için popülaritesini arttırmaya çalışmaktadır. Kendisine başarılar dilerim.” dedi.

Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlığının siyasi bir boyutu olduğu aşikârdır. Putin ise muhalefetini Rum Patriği’ne açık bir şekilde yapmaktadır ve Rum Patrikhanesi’ni ABD’nin bir maşası olarak nitelendirmektedir.

Geçtiğimiz ay Yunanistan’dan iki Rus diplomatın sınır dışı edilmeleri ile ABD’de Rum Patrikhanesi için şu anda yürütülen propagandalar bir siyasi hesaplaşmanın parçalarıdır.

Nasıl ki Yunanistan iki Rus diplomatı sınır dışı ederken aslında ABD çıkarları için hareket ediyorsa, ABD’de başta Archonlar olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu da Rum Patrikhanesi için çalışmaktadır. Bu destek an itibariyle çok yüksek bir mertebeye ulaşmış durumdadır.

Geçmiş makalelerimizde ayrıntılı bilgiler bulabileceğiniz Archonlar her sene bu topluluğu kuran eski patriklerden Athenagoras adına “Athenagoras İnsan Hakları Ödülü” veriyorlar. Bu ödül için seçilen kişilerin mutlaka siyasi ve Megali İdea emelleri için çalışan, Türkiye karşıtı bir yönü bulunuyor.



Archonlar bu sene 26-28 Ekim tarihleri arasında New York Hilton Midtown'da bir toplantı yapacaklar ve bahsi geçen ödülü de bu toplantıda ABD’li Rum Papaz Alexander (Alex) Karloutsos  ve eşi Xanthi’ye vereceklerdir. (Papaz Alex Karloutsos'un oğlu ABD Dışişleri Bakanlığı Üst Düzey Görevlisi Michael Karloutsos'tur)

Archonlar bu seneki toplantı için “Konstantinopolis Ana Kilisesi’nin Dini Özgürlüğünü Sağlama Çabalarımıza Odaklanmak İçin Bir Hafta Sonu Çalışması” tanımlaması yapmışlar ve davetiyelerinde; “26-28 Ekim hafta sonunda Archon Grubunu ağırlayacağız ve Konstantinopolis Ana Kilisesi için din özgürlüğünü güvence altına alma çabalarımıza odaklanacağız.

Ülkemiz çok ağır bir konjonktür içindedir. Etrafımız ekonomik, siyasi ve askeri bir çemberle sarılmıştır. Odaklanmamız gereken çok sorun ve hatta sorunlar yumağı içindeyiz ama Rum Patrikhanesi ve ona bağlı olarak gelişen hususlar göz ardı edilmemelidir. Rus Patrikhanesi kendi devletinin bekası için din ile birlikte siyasi bir faaliyet sürdürüyor. Rum Patrikhanesi ise ABD’nin bekası için din ile birlikte siyasi bir faaliyete alettir. Archonların faaliyetlerine baktığımızda tutuklu ABD papazı Brunson için en ağır ifadeler bu grubun kaynaklarında yer almaktadır.

Önümüzdeki aylarda Rusya ve ABD’nin çatışmalarının; kiliseler ve Ukrayna üzerinden devam edeceğini göreceğiz.

----------------