22 Haziran 2016 Çarşamba

GİRİT’TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ


17-26 Haziran tarihleri arasında Girit’te Pan Ortodoks Konseyi (ya da Genel Sinodu) yapılmaktadır ve bu toplantı Hıristiyan Tarihi’nde önemli bir yer alacaktır. Çünkü buna muadil bir genel Hıristiyan toplantısı en son 787’de yapılmıştı. Böyle bir ortak toplantı yapma fikri ilk olarak 1902’de ortaya atılmış ve hazırlıklarına Patrik Athenagoras’tan döneminde 1961 yılında başlanmıştı. 55 sene içinde ancak karar verilebilen bu toplantı; Katolik ve Ortodoks ayrışmasının katılığının da bir göstergesidir.

2016’da İstanbul’da yapılması kararlaştırılan bu toplantı, Rum Patriği Bartholomeos’un 2014’te başlayan girişimleri sonucunda kabul edilmiştir.

Yapılacak Pan Ortodoks Konseyi için ilk olarak Aya İrini Kilisesi istenmişti ve konseyin son provası 2016 Ocağında İstanbul’da yapılacaktı. Ancak bu esnada ortaya Rus Kilisesi faktörü çıktı! Rus Patriği Kiril; Türkiye ve Rusya arasında yaşanan, 24 Kasım’da bir askeri Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlayan siyasi kriz nedeniyle İstanbul’daki toplantıya katılmayacaklarını bildirdi.

Nitekim 27 Mayıs’ta Yunanistan’ı ziyaret eden Rusya Devlet Başkanı Putin de Başbakan Tsipras'la birlikte yaptığı basın toplantısında, bir yandan Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istediğini söyledi, öte yandan da düşürülen uçak konusunda Türkiye'den hâlâ bir özür açıklaması beklediklerini dile getirdi ve de uçağın ikinci pilotunun öldürülmesinin savaş suçu olduğunu vurguladı.

Ve sonuç olarak bu önemli toplantı için, Rus Kilisesi’nin isteği ile Türkiye’de yapılmaması kararı alındı ve Girit’te yapılması kararlaştırıldı. Bu konuda Patrik Bartholomeos şöyle konuşmuştu: “Bizim misyonumuzun içeriği dinîdir, siyasi değildir. Ya iptal edecektik, ya da bir başka yere taşıyacaktık. Biz de İstanbul’daki Patrikliğimize bağlı olan Girit’te yapmaya karar verdik” Ancak ilerleyen günlerde Ruslar olağanüstü bir Sen Sinod toplantısı yaparak bu toplantıya katılmama kararı aldılar.

Bartholomeos Girit’e gitmek üzere hareket etmeden önce kendisine bu toplantı ile ilgili soru soran gazetecilere evvelâ İstanbul’da yapılması planlanan konseyin uçak krizini bahane eden Rus Patriği Kiril’in “İstanbul’a gelmeyiz” şeklindeki tepkisi üzerine Girit’te yapılmasının kararlaştırıldığını söyledi.

Ardından ise Rus Patriği Kiril’in bu değişikliğe rağmen Girit’e de katılmayacağını şu sözlerle ifade etti: “Temennilerimiz toplantının İstanbul’da yapılmasıydı. Ama Rusların talebi üzerine bunu değiştirmek zorunda kaldık. Onlara da bir jest yaptık. Mademki Türkiye’ye gelmek istemiyorsunuz buyurun Cenevre’ye gidelim, buyurun Girit’e gidelim dedik. Ancak oraya da gelmiyorlar.”  

Ruslardan başka Bulgar Patrikhanesi, Antakya  Patrikhanesi ve Gürcistan Patrikhanesi’nin de bu toplantıya katılmama kararı almaları hakkında ise; “Ortodoks Âlemi 14 kiliseden müteşekkildir. Bu toplantıya 10 kilise geliyor, 4 kilise şu an gelmiyor. Ama belki son anda bir değişiklik olabilir. Sebep olarak da ‘Hazır değiliz. İmzalayacağımız metinleri düzeltelim’ dediler. Bunları tabii orada da çalışmalarımız esnasında yapabilirdik. Fakat son anda mazeretler çıkardılar.”

Bulgaristan bu toplantıya her ne kadar metinlerdeki çelişkiler nedeniyle katılma kararlarından vazgeçtiklerini deklare ettiyse de Bulgaristan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre; Bartholomeos’un 7 Kasım 2015’te Bulgaristan ziyaretinde yarattığı politik skandaldan ötürü Bulgar Hükümeti’nin, Bulgar Kilisesi’nin Pan Ortodoks Konseyi’ne katılmasına yönündeki telkinleri de etken olmuştur.

Bu toplantı öncelikle Ortodoks kiliseler arasında mevcut olan problemleri masaya yatırmayı ve var olan ihtilafları çözmeyi amaçlıyordu. Konseyin ana başlıkları şunlardır: Ortodoks Diasporası’nın sorunları, Otonom kiliselerin durumu, Perhiz kuralları, Evlilik ve aile konusunda yaşanan gelişmeler ve sorunlar, Ortodoksların diğer Hıristiyan kiliseleri ile ilişkileri ve Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmelerin  Ortodoks dünyasında yarattığı yenilikler ve sorunlar.

Aslında problemler arasında Ukrayna Kilisesi'nin geçmişten gelen Moskova Patrikliğine karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi de bulunmaktadır. Ukrayna Kilisesi; 1686 yılında Rum Patrikhanesi’nin onayıyla Moskova Patrikliği'ne bağlanmıştır. Bu kararın iptal edilmesi için Ukrayna Kilisesi uzun zamandır Rum Patrikhanesi’nin desteğini istemekteydi.  Bartholomeos 2008 yılında bu meseleyi görüşmek üzere Ukrayna'ya bir ziyaret yapmış ve ardından dönemin Rus Patriği II. Aleksey ile de görüştükten sonra İstanbul’a dönmüştü. Bu süreçte Rusya; Türkiye'ye doğalgaz üzerinden baskı uygulayarak bu konuyu siyasi hamlelerle savuşturmak eğilimini göstermişti. Bu bir anlamda Rusya Devleti’nin Rus Patrikhanesi’ne de doğal bir desteğidir. Ve böylece 2008 yılında Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi'ni direk kendi bünyesine bağlama girişimi akamete uğradı ancak 2014’te Ukrayna'da meydana gelen olaylar ve Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi bazı dengeleri değiştirdi.

Girit’te yapılan Pan Ortodoks Konseyi’nde Ukrayna konusunun ele alınmayacağı önceden deklare edilmişti ve Muğla (Telmessos) Metropoliti Job’un yönettiği bir basın toplantısında bu soru kendisine “Ukrayna konusu da görüşülecek mi?” şeklinde sorulunca net olarak “Bu gündemde Ukrayna konusu yoktur.” cevabı verildi.

Rusya’nın; asırlardır Moskova için “Üçüncü Roma” hayalleri süregelmektedir. 12 Şubat 2016’da Papa Franciscus ile Patrik Kiril, Küba'da bir araya geldiklerinde bu görüşmeyi Rus kaynakları “Ortodoks Dünyası lideri ile Katolik Dünyası’nın lideri buluştular” şeklinde yansıtmışlardı.

Patrik Kiril başkanlığında acil olarak toplanan Rus Kilisesi Sen Sinodu  Girit'te toplanacak Konseye katılmama kararı aldı ve ayrıca Sırp, Bulgar ve Antakya Ortodoks Kiliselerini de kendi safına katmak için çaba sarf edildi. Rus Kilisesi, Kiev ve Ukrayna'dan vazgeçmek niyetinde değildir. Bu nedenle Rum Patrikhanesi’nin konsey hamlesini engellemek için elinden geleni yaptığı görülmektedir.

Rus Kilisesi’nin olağanüstü Sen Sinod toplantısının ardından ise (özetle) şu açıklama yapılmıştır: Bütün Ortodoks Otokefal Kiliseler katılmadığı takdirde bu toplantının bir ‘Pan Ortodoks Konseyi’ olamayacağından, burada alınacak kararların da geçersiz olacağını beyan etmek isteriz. Yapılması gereken en doğru adım, bu konseyin ertelenmesi olmalıdır.  Konseyin geçerli olması için bütün Otokefal kiliselerin hazır bulunması gerekmektedir ancak başta Antakya Kilisesi olmak üzere Gürcü, Sırp ve Bulgar Kiliseleri konseye katılmayacaklardır. (Sırp Kilisesi son anda karar değiştirerek konseye katılmıştır.) Böyle eksik katılımlı bir konseyde ele alınacak konular ile ilgili kaygılıyız ve Ukrayna Kilisesi'nin Otokefallığı meselesinin de bu konseyde gündeme gelmesinden de ayrıca kaygı duymaktayız.”

17-26 Haziran olarak deklare edilen Konsey için Bartholomeos 15 Haziran’da Girit’e geldi. Diğer kilise önderlerinin intikali ise 16 Haziran’da gerçekleşti. Konsey süresince; 18 Haziran’da Heraklion Belediye Başkanı Claus Labrino tarafından bir resepsiyon verildi. 19 Haziran Pazar günü kilise ayinlerinin ardından Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos tarafından bir resepsiyon verildi ve Bartholomeos Cumhurbaşkanına ve kilise temsilcilerine hitaben bir konuşma yaptı. 20 Haziran Pazartesi günü ise oturumlara başlandı. Programda 16 oturum ve bir kapanış oturumu görülmektedir. 25 Haziran’da ise ABD’li Arhonlar tarafından Denizcilik Müzesi’nde kilise önderlerine bir resepsiyon verilecektir.

Çok sayıda Vatikan temsilcisi din adamının katıldığı konseyde Papa Francis’in yolladığı bir mektup da okundu ve Papa’nın resmi Twetter hesabından 19 Haziran’da konsey için iyi temenniler dileyen bir twet atıldı.

 

(Bir sonraki yazımızda; Pan Ortodoks Konseyi’nde varılan sonuçlar ile oturumlar esnasında irdelenmesi gereken diğer hususları ele alacağız. Yine bir sonraki yazımızda –bu makalenin çok uzun olmaması için- yer vermediğimiz Konsiller Tarihi ile Katolik/Ortodoks ayrışmasının kronolojisini de değerlendireceğiz)

12 Haziran 2016 Pazar

VLADİMİR PUTİN’İN YUNANİSTAN VE AYNOROZ GEZİSİ


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 27/28 Mayıs’ta Yunanistan’ı ziyaret ve Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos ile Başbakan Aleksis Tsipras’la da görüştü. Görüşmelerde ekonomik işbirliği, enerji konuları ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ele alındı. Putin bu siyasi görüşmeler kapsamında; Aynoroz’da bulunan bir Rus manastırını da ziyaret etti

Putin son yıllarda Rus Ortodoks Kilisesi’ne desteğini, siyasi amaçlarla daha fazla kullanmaya başlamıştır. Bu gezide kendisine Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kiril de eşlik etmekteydi ve Patrik Kiril ile birlikte Aynoroz’u da ziyaret ettiler. Putin’in Yunanistan ziyareti aynı zamanda Aynoroz’da Rus Keşişliğinin bininci yılına da denk geldiği için Rus Kilisesi açısından çok önemliydi ve Patrik Kiril’in devlet başkanı ile birlikte diplomatik bir geziye iştirak etmesi ziyareti daha önemlim kıldı.

Kuzeydoğu Yunanistan’ da, Makedonya Bölgesi’nde bulunan ve kısaca “Aynoroz” olarak tanımlanan, Yunanistan’ın içinde yarı otonom bir idari yapıda olan “Aynoroz Dağı Özerk Cumhuriyeti”; Makedonya’dan Ege Denizi’ne uzanan Khalkidiki Yarımadası’nda üç dağlık bir burun şeklindedir. “Athos” ya da “Agion Oros” olarak bilinen bu bölge; 9. yüzyıldan bu yana Yunanistan’ın özel statüye sahip dinî bir merkezidir.

Bölgede, 17 Yunan ve birer Rus, Bulgar ve Sırp olmak üzere toplam 20 büyük manastır bulunmaktadır. Ayrıca bu manastırlara bağlı küçük kilisecikler ile keşişlerin inzivaya çekildiği hücreler de vardır.  Aynoroz Dağı Özerk Cumhuriyeti; Yunan Anayasası’na göre idari olarak Karyes Valisi’ne bağlıdır ve bu bölgeye Hıristiyan olmayanlar ve kadınlar giremez!

Yunanistan Anayasası’nda 3. ve 105. Maddeler Aynoroz’un statüsü ile ilgilidir. 3. Madde (3. Madde, II Bölüm: Kilise Devlet İlişkisi) özetle; Yunanistan’ın dininin Ortodoksluk olduğunu ve dinin başının Konstantinopolis’te bulunduğunu belirtir. Burada Rum Patrikhanesi “Ekümenik” ve İstanbul da “Konstantinopolis” olarak tanımlanmıştır.

105. Madde; Aynoroz yarı otonom bölgesinin idari yapısını ve bu ruhani cumhuriyetin başkanının o an görevde olan Rum Patriği olduğunu belirler. (105. Madde, III Fasıl); Aynoroz rejimlerinin, detayları ile çalışma şekilleri, devlet temsilcisinin işbirliği ile yirmi Kutsal Manastırdaki idare şekli; Rum Patrikhanesi ile Yunanlılar Meclisi’nin onayladığı “Aynoroz Nizamnamesi” ile belirlenmiştir. (105. Madde, IV Fasıl);  Aynoroz’un yönetim nizamnamelerine tam olarak uyulması için, dini açıdan Ekümenik Patrikhane’nin yüksek murakabesi, idari ve emniyeti sağlamak açısından Devlet’in mutlak yetkisi ve gözetimi altındadır.

Aynoroz’da Yunan olmayan diğer bazı Ortodoks ülkelerin, kendi milli kiliselerine bağlı manastırları da vardır. Bunlardan Ruslara ait manastırın adı “Sveti Panteleimon”dur ve bir adı da “Rustik”tir. Onuncu asırda kurulan Bulgar manastırının adı “Zograf”, Sırplarınki ise “Hilendar”dır.

Yıllar önce “İver” ve “Gruzik” adlı Gürcü manastırları ise zaman içinde Yunanlıların eline geçmiştir. Aynoroz’daki dinsel kanunlara (Kanon) göre bir manastırdaki başkeşiş orada yaşayan keşişlerce seçilmektedir. Manastırların kapıları ise orada yaşamak isteyen keşişlere (Ortodoks olma dışında) şart koşulmadan açıktır. İver” ve “Gruzik” adlı Gürcü manastırlarının bu gün Yunanlıların eline geçmiş olmasının nedeni bilinçli olarak o manastırlara yerleşen Yunanlı keşişlerdir. Yunanistan Krallığı; Rusya’nın gücünden korktuğu için tarihte böyle bir yola başvurmadığı gibi Rusya Bulgarların arkasında da olduğu için Aynoroz’daki Bulgar Manastırı Zoğraf’ta da böyle bir durum söz konusu olmamıştır.

Rusya asırlardır kendini Ortodoksların hamisi saymıştır. Bunda Bizans İmparatoru’nun İstanbul’un Fethi’nden önce askeri destek karşılığında Papalığın güdümüne girmeyi kabul etmesi rol oynamıştır. Bu; bir anlamda Ortodoksluk ve Katolikliğin birleşmesi de olacaktı. Fetihten öncesi son Paskalya Töreni de zaten bir Katolik Piskopos tarafından icra edilmişti. Fetih tamamlanmasıydı bugün başka bir tarih yazılmış olacaktı. İstanbul’un Fethi bu nedenle Dünya’da Hıristiyan Tarihi’ni de değiştiren çok önemli bir hadisedir.

Bizans İmparatorluğu’nun bu yaklaşımı Rusya tarafından dine ihanet olarak addedilerek “Ortodoksların Hamisi” rolünü üstlenmesine neden olmuştur. Tarihsel süreçte Osmanlı’nın da önemli bir hasmı olan Rusya, Ortodoksluğu kullanarak Osmanlı’yı farklı zaman dilimlerinde hayli zora sokmuştur. Rusların Panslavizm’in hamisi olması ve Ortodoksluk adına Bulgarlara destek vererek Osmanlı’nın karşısına dikmesi de aynı şekilde kendine biçtiği “Ortodoksların Hamisi” rolünün bir parçasıdır. Bugün ise bu hamilik başka bir boyutla karşımızdadır ve Rusya Ortadoğu’daki Ortodoksların hamisi rolündedir.

Aynoroz’da bir Rus varlığı olan, “Sveti Panteleimon Manastırı” (Aziz Pandeleymon) Rusya için çok önemlidir. Dünya’daki en büyük Ortodoks nüfus Rusya’dadır. Rusya’nın topraklarındaki en yaygın mezhep de Ortodoksluktur ve Dünya Ortodokslarının yarısı bu ülkenin vatandaşıdır. Bu durumda kısaca şunu demek mümkündür: “Rusya güçlüdür ve Rusya’da kilise de çok güçlüdür

Rum Patriği Bartholomeos 7-12 Ekim 2011 arasında Aynoroz Bölgesi’ne bir ziyaret yapmış ve pek alışılmamış bir şekilde Rusya için fevkalade önem arz eden Aziz Pandeleimon Manastırı’nı da ziyaret etmişti. Geleneksel olarak geçmişte Aynoroz’a giden Rum patriklerinin yapmadığı bu ziyaretin programı açıklandığında hemen Ruslar tepki gösterdiler.

Rum Patriği’nin 7-12 Ekim 2011’deki Aynoroz programı kapsamında Rus manastırını da ziyaret edecek olması Rusya’da politik açıdan da tepkiye neden oldu. Bu ziyaretin hemen öncesinde, 30 Eylül 2011’de Rus Patriği Kiril, o zamanki Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve çok üst düzey bürokratların katılımı ile “Aziz Pandeleimon Rus Manastırı Kültür ve Manevi Mirası Koruma Kurulu” oluşturuldu ve bu manastırın rehabilitasyonu için çok büyük bir bütçe ayrıldı.

Putin’in 27/28 Mayıs Yunanistan gezisi kapsamında Aynoroz’da Aziz Pandeleimon Manastırı’nı da ziyaret etmesi ise Yunan medyasında bir gövde gösterisi olarak kabul edildi ve tepkiye neden oldu!

Bu tepki o kadar ileriye gitti. Osmanlı dönemine atıfta bulunularak ve Aynoroz’un tarihsel süreçte asırlardır Osmanlı yönetiminde olduğu belirtilerek; “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Aynoroz’a bir ziyaret yaparsa, buna Putin’den daha fazla hakkı vardır” şeklinde yazılar çıktı. Oysaki Aynoroz’a kadınlar ve Hıristiyan olmayanlar giremez…

Rusya Devlet Başkanı Putin; Başbakan Tsipras'la saatler süren bir görüşmesinin ardından muhalefetteki muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi (Nea Dimokratia) lideri Kyriakos Mitsotakis ile de bir araya geldi. Bu gezide Putin; bir açıdan Aynoroz’daki Rus varlığının arkasında olduklarını göstermiş ve bir başka açıdan ise Rusya’nın Dünya’daki en büyük Ortodoks nüfusa sahip ülke olduğunu da Yunanistan’da vurgulamıştır.

Putin’in Yunanistan gezisi siyasi olarak yaptığı görüşmeler açısından ve Başbakan Çipras'la uzun saatler görüşmesi de fevkalâde önemlidir. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile birlikte yaptığı basın toplantısında ise Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istediğini de söyledi. Ama Türkiye'den düşürülen uçak konusunda hâlâ bir özür açıklaması gelmediğini ve bunu beklediklerini de ifade etmiş, bir yandan teröristlerle mücadelede Türkiye ile işbirliğine hazır olduğunu vurgularken, öte yandan düşürülen uçağın ikinci pilotunun öldürülmesinin ise ”Savaş Suçu” olduğunu söylemiştir.

Yunanistan’ın en büyük gelir kaynağı turizmdir. Ancak geçtiğimiz on yıllarda Yunanistan turizm kaynaklarını yenilemek için fazla çaba göstermedi ve tesisler eskidi. Bugün Yunanistan turizmi bahis olduğunda, başta adalar olmak üzere salaş yerlerde tatil yapanların cenneti şeklindedir. Oysaki son on yıllarda Türkiye’de şatafatlı ve Dünya’daki servis kalitesi olarak çok yüksek beş yıldızlı tesisler yapıldı. Sadece Yunanistan değil İtalya turizmi de tatilcilerin Türkiye’yi tercih etmelerinden yara almıştır.

Rusya’nın Türkiye’ye karşı bugünkü hasmane tavrı malumdur. Ve gayri resmi olarak, “Türkiye’ye gitmeyin, ticaret yapmayın!” denmektedir. Rus Halkı ile bazı televizyon kanallarımızın yaptığı röportajlarda, halkın Türkiye’de tatil yapmak istediği ama bunun için çekindikleri ve tatilden sonra olumsuz bir durumla karşılaşmamak için, daha açık bir ifade ile korktuklarından dolayı Türkiye tatillerini iptal ettikleri anlaşılmaktadır.

Rus Halkı’nın Türkiye dışında tatil arayışlarına girmesinde “Korku Faktörü” de bulunmaktadır.

Putin’in şu an dorukta olan “Türkiye Kini” ise anlaşılıyor ki Yunanistan’a turizm açısından yarayacaktır. 



Bojidar Çipof

12 Haziran 2016